29 Ağustos 2009 Cumartesi

Asian Food

Buraya geldigim ilk zamanlarda kasim kasim kasilmistim "Aman da aman, sadece Asya mutfagi yemeliyim, McDonald's'in kosesinden gecersem benim icin "Gerizekali Batili, gittigi ulkenin kulturune uyum saglamaktansa patates kafa olmayi tercih ediyor" derler mazallah" diye. Ne sacma bir kaygiymis yahu! Bir kere yemek tamamen insanin zevk alma duygusuyla alakali bir aliskanlik ve eger yedigi seyden zevk almiyorsan, ve alternatifleri deneyecek maddi guce sahipsen cidden kastirmanin da anlami yok be kardesim! Ilk haftalar Mee Hon'dan Laksa'ya, en baba hint yemeklerinden Hong Kong mutfagina, Malezya, Endonezya, Vietnam artik ne ararsan her seyi denedik sevdigimiz bir sey bulacagiz mutlaka mantigiyla. O kadar cok sey deneyip, o kadar cok yanildik ki, verdigimiz paralara o kadar aciyip, menudeki resminin mutasyona ugramis versiyonlariyla karsilastik ki yemeklerin, en sonunda yine son adres Western Food oldu. Simdi Western Food dediysem de hemen Mc'i dusunmeyin. Bildigin mesela "Chicken Chop", "Fish & Chips", "Steak" vs. hepsi western food iste.. Ve yeme de yaninda yat cinsinden. Ozellikle Kore barbekusunde yapiliyorsa tadi akillara zarar oluyor. Ama iste yine icimizdeki uslanmaz idealist ortaya cikti ve bugun exchange ogrencilerin anlata anlata bitiremedigi Kantin 9'daki Noodle standina gittik. Buradaki tavuklari ne ettikleri belli degil, et dedikleri sey yalan olabilmekte genelde, e bir de tofu gibi mal bi madde var, ben en iyisi balikli noodle alayim dedim. Allahim masaya bisey geldi ama korkunc vaziyet. Hadi goruntuye kanmamak lazim tadi guzeldir diye bir gayret basladim ama mumkun degil yemek. Tadi sey gibiydi, sirkeyi bol limonlayin ve ustune yag dokun, biraz da tuz ve kara biber.. Balik tadi zaten gitmis.. Boyle balik parcaciklari diye birseyler geliyor catala ama gelenin ne oldugunu ogrenmekten korkar vaziyetteyim. Dedim olmayacak, aldigim tahta kivamindaki 30 centlik pilava aciyi bastim, chilli sosu boyle iyice yedirip yumuldum, ama ne yazik ki agzimin tadini bulmamin bedeli acidan avaz avaz bagirmak oldu.. Dudaklarimi tekrar hissedebilmek ici buzlu karpuz suyu icmem gerekti.. Ki kendisini tamamen atmasyon olarak sectim ama tadi guzel cikti ollea! Bundan sonra Kantin 9'a sadece bunun icin ugrayacagim! Neyse Danimarkali hatunla bir sure birbirimize baktik, sonra ben "Istersen bu hic olmamis gibi davranalim ve Kantin 11'e gidip adam gibi bir ogun yiyelim" degimde cocuklar gibi sen oldu bir anda.. Neyse sozun ozu, belli basli bazi super yemekleri olmasina ragmen, Asya mutfagi beni daha kazanamadi anacim. Kasim'a kadar zaman veriyorum!

28 Ağustos 2009 Cuma

Diyorum, Hatta dedim bile!

And even left alone one day
Ain't gonna change, it's not my world
Before me there's a road I know
The one I chose myself to go
Yeah, perfect forever, always clever
Should I be and I should feel
Super cool but then I am a fool
But then it's not me

27 Ağustos 2009 Perşembe

Seda Uganda'da

Allah askina izleyin anacim. Gidin okuyun, feyz alin, olmadi nasil bir katkida bulunabilecekseniz bulunun bu kiz gibi muthis insanlara ve onlarin amaclarina! Kendimi cidden bocek gibi hissettim, kendisine de 10 ustunden 10 veriyorum! Su ogrencilik biter de bir gun para kazanmaya baslarsam bir sekilde ben de bu olaylarin bir parcasi olmayi cok istiyorum..

http://sedaugandada.blogspot.com/

Exchange Ahalisinden inciler

Yazmadan gecemiiciiiim.


-Dun Israilli arkadasima yagmurdan kayganlasan zeminde dustugumu anlatip koskoca yara olmus kolumu gosteriyorum, el cevap:

"You're middle eastern. Even if I shoot you right know, you'll be okay!" (Sen Ortadogulusun, simdi seni suracikta vursam, yine sana bi pok olmaz bea..)


-Surekli yolumuza cikan temizlikcilerden bikan Danimarkali arkadasim:

"But they clean all the time!!" (Ama surekli temizlik yapiyolaaaarrr..) Tabi hatunla, "aslinda bokumda bogulmak istiyorum, odamdaki hamamboceklerini naaptiniz, onlari bana geri veriiiinnnn!!! kertenkelem lizzy nerdeeee? hainleeerrr!!!" diye yaklasik bes saat dalga gectim mi? Evet.

Bu exchange ahalisinden inciler bir baska oluyor mirim.

26 Ağustos 2009 Çarşamba

Condensed Milk

Simdi abicim burada sut falan bulmanin imkani yok. "Sut" adi altinda bulunan her seyde ya sut tozu, ya da baska bir madde oluyor ama asla saf sut olmuyor o sey. Aslinda degisim ogrencileri olarak cektigimiz en buyuk sikinti sut ve sut urunleri bulamamak. Ama nasil yapiyorsa Mc Donald's bir yerlerden gercek sut bulusturup, bununla guzeller guzeli milk shake'ler yapiyor da, allahtan sut ihtiyacimizi boylece karsiliyoruz..


Amma velakin, bir kapiyi kapatan yuce yarabbim bir kapiyi aciveriyor :) Cocuklugum boyunca hayatta en sevdigim sey olan, ve annem, dedem, artik aileden kim yurtdisina cikiyorsa donuste mutlaka getirdikleri o tatli "condensed milk" burada her yerde bol bol bulunabiliyor. Simdi insanlik icin kucuk, benim icin cooook buyuk olan bu gelisme Singapur'daki hayattan zevk alma boyutumu bir anda katladi cidden.. Ozellikle "sakin yapmayin!!" demezseniz, burada caya condensed milk katiyorlar, sonra ictiginiz cay ve arkadasinizin ictigi kahve (ona da condensed milk kattiklari icin) ayni renge donuveriyor. Ben sahsen supermarketten tonla alip, agzimi da teneke kutuya dayayip sonsuza kadar icmeyi planliyorum. Simdilik sadece tatliligindan midem bulanana kadar icebiliyorum, o ayri. Ama o gun de gelecek! Hastasiyiz!

24 Ağustos 2009 Pazartesi

If

If you can keep your head when all about you
Are losing theirs and blaming it on you;
If you can trust yourself when all men doubt you,
But make allowance for their doubting too;
If you can wait and not be tired by waiting,
Or, being lied about, don't deal in lies,
Or, being hated, don't give way to hating,
And yet don't look too good, nor talk too wise;



If you can dream - and not make dreams your master;
If you can think - and not make thoughts your aim;
If you can meet with triumph and disaster
And treat those two imposters just the same;
If you can bear to hear the truth you've spoken
Twisted by knaves to make a trap for fools,
Or watch the things you gave your life to broken,
And stoop and build 'em up with wornout tools;



If you can make one heap of all your winnings
And risk it on one turn of pitch-and-toss,
And lose, and start again at your beginnings
And never breath a word about your loss;
If you can force your heart and nerve and sinew
To serve your turn long after they are gone,
And so hold on when there is nothing in you
Except the Will which says to them: "Hold on";



If you can talk with crowds and keep your virtue,
Or walk with kings - nor lose the common touch;
If neither foes nor loving friends can hurt you;
If all men count with you, but none too much;
If you can fill the unforgiving minute
With sixty seconds' worth of distance run -
Yours is the Earth and everything that's in it,
And - which is more - you'll be a Man my son!


Rudyard Kipling

"Harry Potter and the Half-Blood Prince", diger adiyla "Allah Belani Versin David Yates"

Istanbul'daki son aksamimi buna ayirdim. O cok sevdigim, saygi duydugum, okurken zevkten kudurdugum "Harry Potter and the Half-Blood Prince"in filmi nihayet(!) sinemalara gelmisti ve ben de sevgili kuzenlerim ve ablamla kostur kostur Istinye Park'in gece 12 matinesine yetistim. Ilk birkac dakikalik IMAX soleni disinda, zaman zaman uyukladigim, zaman zaman sinirim bozuldugundan gulme krizine girdigim ve kendimi durduramadigim, faydalar faydasiz, imkanlar imkansiz, berbat otesi bir film izledim.. Bir de Harry Potter serisiyle pek de alakali olmayan ama son aksamimda yanimda olmak isteyen sevdicegim insanlara dert anlatmak zorunda kaldim. "Ya aslinda bu kitap romantik komedi degil, soft porn degil walla.. Ya aslinda bu genclik aski "ilk opucuk" tadinda bir kitap degildi, herif sicmis.. Biliyordum sicacagini ama bu kadar fena sicacagini bilmiyordum.." yakarmalarim karsisinda tek kas havada inanmayan gozlerle bana baktilar. Haklilar da.. Film hakkinda bogurerek yorumlarimi iletmek isterdim, nasil bir hayal kirikligi oldugunu o gerizekali David Yates'in gozune sokmak isterdim, ama zaten yapilmisi var.
Buyrun okuyun efenim.. Yazanin da ellerine saglik.
ps: Ya ozellikle hayattaki en sevdigim 12 Monkeys'i de yonetmis Terry Gilliam'in seriyi yonetmek istemesini ve israrla Warner Bros götlerinin David Yates'i secmesini ayrica yediremiyorum kendime be Atam! :(

23 Ağustos 2009 Pazar

November Rain

http://www.youtube.com/watch?v=Bwu7ixmQk0c

Ilk olarak linki koymak istedim. Cunku aslinda izlerken yorumlarimi okursaniz daha basarili olur kanisindayim. Bugun Singapur'da inanilmaz bir tropik yagmur var. Bayildim cidden! En guzel kismi pazar olmasi, boylece odanda takilip yagmuru izleyebiliyorsun. Gitmen gereken bir ders, veya bitirmen gereken proje/sunum vs. yok. Sukela efenim!
Tabi yagmur serbest cagirisim yapti hemen, ve hayatta en sevdigim 2 sarkidan biri olan (digeri Queen - Bohemian Rhapsody'dir) Guns 'N Roses - November Rain'i dinlemek geldi icimden..
Bu sarkinin klibi Dirty Dancing, Mavi Boncuk, Clementine ve bilumum Queen sarkilariyla birlikte, benim cocuklugumun fenomenidir efenim. (Ha bir de Rob Love'i enistem saniyordum. Buyuk ablamin duvarindaki postere bakip "bu kim abla?" diye sorunca hep "enisten" diye cevap veriyordu..)
Oncelikle her akli basinda kucuk kiz gibi ben de buyuyunce Stephanie Seymour gibi bir gelin olmak isterdim efenim.. Boyle bir taslik, guzellik var midir yahu? Ozellikle uzun siyah straples elbisesi ve eldivenleri benim icin bir idol haline getirmistir kendisini. Ayrica bu kadar cool bir gelin var mi yau? Oha! Neyse hatun icin bu kadar yorum yeter. Axl Rose'a gelince, kendisi bir acilarin cocugu, bir fantastik kahraman, bir overdose tripping kisidir ki, evlendigi hatun cidden oldu mu, yoksa bu bir ruya miydi, yoksa kendisi aslinda akil hastasi ve butun bunlari kicindan mi uydurdu boyle bir karmasa icindedir.. Slash abiye ise ne desek az gelir. Kendisi kisaca bir Tanridir. Nokta. Simdi hatirlamiyorum kac yasindaydim, muhtemelen 9-10, ablamla bu sarkiyi dinlerdik ve (ohm role playing olayina o zamandan girmisiz iste) o Slash olurdu, ben Axl Rose.. Bu boyle de devam etti hayatimizda, kendisi hep cool oldu, ben de pek bir acilarin cocugu hisli kisilik oluverdim :P (Demek ki neymis, cocukken kendini ozdeslestirdigin, role model aldigin kisiyi iyi sececekmissin sayin okuyucu..) Butun klibi, sarki sozlerini, her notayi ezbere biliyorum herhalde de, bana en cok sarkinin cenaze sirasindaki bolumu orgazmik geliyor..
Ayrica o nasil bir sondur yahu? Herhalde o donemlerde donen klipler arasindaki en basarili sondu.. Hatunun dugununde attigi cicek, cenazesinde kendi tabutunun ustune dusuyor.. Ve yagmurda rengi soluveriyor.. Uzun bir sure o cicegin renginin oyle birden solusu bana magical gelmisti (kendimi cok kaptirmisim sanirim :P) sonra sonra caktim durumu.. Ama bu sarki overall hala sihrini korumaktadir benim icin. Beni cocukluguma goturmesi bir yana, cok garip bir hissiyat vermektedir..
"Don't you think that you need somebody? Don't you think that you need someone? Everybody needs somebody.. You're not the only one.."
Siviyorum!!

22 Ağustos 2009 Cumartesi

Yeah, yeah...

Facebook'ta gunluk falimda "yaraticiliginizla ilgili bir tikanma yasiyorsunuz, motivasyonunuzu yukset tutmaya calisin" gibi bir sey dedi. Ilk defa dogru cikti bir sey. Oyle bir hafta yasiyorum ki -ne yazik ki hala bitmedi- kendimi cidden igrenc hissediyorum. Bir anda ortaya cikan bu feci mod bir turlu gitmek bilmiyor. Destekleyen olaylar da var tabi. Sakin kalmaya calisiyorum..
Buraya geleli bir ay olmasindan dolayi, kenarda kosede kalmis, giymemis oldugum ve ablamin evi, hatta yegenim kokan t-shirt'u giyip, bu kokudan guc almaya calisiyorum. Ha bir de icimi dokmek iyi geliyor sanirim.

13 Ağustos 2009 Perşembe

Malezyaya Gittim Donucem

Biraz ara vermek lazim sanirim. Bugun Kuala Lumpur'a geldik.. Turist olup tamamen gunluk olaylardan uzaklasmak istedim, ama bu hostellerde kalip international takilayim diyen gerzeklerden de olamiyorum yaa.. Boyle bir ilk tanismada cilvelesmeler herkesde, aman nolucak 2 gun takilip evine donucen salak.. Neyse sanirim benim kafam bozuk her seye sinirlenmekteyim. Singapur dolaylarina cumartesi gibi donmeyi umuyorum. Herkesleri opuyorum.

12 Ağustos 2009 Çarşamba

Bu da oldu!

Oh be! Sonunda beklenen konusma yapildi.. Birbirimizin gozunun icine dalip kaybolurken, "isler, gucler, staj, dersler, is basvurulari, kariyer, hayat gailesi, aileden beklentiler.." diyerek kendimizi soyle cumleler sarfederken bulduk: " Yani bir ay kendini kaybedip gideceksin, gerceklige dondugun an mezuniyet sana tokat gibi carpacak.. Is bulamamissin, butun yaptigin mba, cektigin cileler, cabalarin bosa cikmis olacak.. Ne gerek var ki.. Hem sonunun nereye varacagi bile belli degil.. (burada icten su cumleler sarf edilir: iki farkli ulkedeniz.. Simdi sana gel benimle yasa desem gelmezsin, ben ailemi birakamam.. 3 ay sonra agzima sicilacak biliyorum.. Simdiden bu kadar yamulmusken 3 ay sonra parcalara ayrilmak istemiyorum..) Sonra kizkardesini ne kadar sevdigimi falan anlatiyorum, "Belki onu ziyarete gelirsin" diyor bir umutla.. "Hmm.. Sanmiyorum.." diyorum (beni sen cagirsan kosa kosa gelirim salak!).. Durup dururken abuk subuk gunluk olaylari anlatmaya basliyor. Yuruyusumuzun sonuna gelirken, "Gel bizle terasta otur" diyorum.. "Yok gelmeyeyim" diye geveliyor.. Ben en sirin halimle "Hadi yarim saatligine gel" diyorum.. Gulumsuyor.. "Peki o zaman".. Yine muhabbet uzadikca uzuyor.. Ama ben bu sefer cok bozugum. Konusmayi sevgili icince susmayi bilmeyen Rus arkadasim devam ettiriyor. Bana gercekler o anda dank ettigi icin agladim aglayacak durumdayim. Gozlerinin icine bakamiyorum. Gozlerimin icine bakamiyor. Iyi geceler dileyip kalkiyor, ben Tamara'yla bir kadeh daha kaldiriyorum. Mantiga, akla, kontrollu olmaya (korkulara yenilmeye, guvensizlige, sevgisizlige)..

10 Ağustos 2009 Pazartesi

National Day Celebrations & The Hippest Club in Singapore

Singapur malum oldukca nasyonalist ve militarist bir ulke. Bu nedenle de National Day kutlamalari da ayrica bir onem tasiyor. Herifler cidden kafayi yemis durumdalar, dun butun Singapur ecdadi bu ulusal gunleri dolayisiyla sokaktaydi.. Ve oyle boyle degil, butun parklar, stadyumlar, sehir meydanlari dolmus, Hava Kuvvetleri manyak gosteriler yapiyor, unlu starlar konserler veriyor, havai fisek gosterileri zaten bitmiyor.. Herkes bir agizdan Michael Jackson sarkisi kivaminda "Singaaapoooore, Siiingaaapoooreee...

We're Singaaapoooreee-AAANNNSS" diye sarkilar cigirmakta.. Onlarin da bayragi kirmizi beyaz, ve hatta ay yildiz (ancak onlarinkinde 5 adet yildiz var) bu nedenle ortalikta kirmizi t-shirtlu bir suru insan dolanmaktaydi. Peki sevgili okulumuz bizi bu kutlamalara nasil dahil etti? Efenim sehrin en posh country club'larindan biri olan Cricket Club'da agirladilar bizi.. Acik bufe ve sinirsiz icki, etrafimizda boyle herkes batili, sakin, kalabaliktan uzak.. Ay en nefret etiigim sey cidden!!!


Illa batililar kendilerini bir sekilde ayiracaklar yerli insanlardan yani. Cricket Club nedir yahu! Al bayragini, git meydana, bagir cagir sen de "Singaapooreeaaannnnsss.." diye.. Bunun tadi boyle cikar. Nedir yani bu toplu masturbasyon durumu, "Ah biz batiliyiz cicim, ah cok superiz, hem kutlamalarina katliriz ama uzaktan izleyecek kadar.. Aman karismayalim, aman kaynasmalayim, malaria falan kapariz mazallah, Swine Flu vardir bunlarda kesin.. Iyykk.." Sana iyyk!!



Cok sacma geldi bana bu duzenleme cidden. Ben sokaklarda bagira cagira kutlama yapmaya cok aliskin biri olarak, beyaz elbiselerimiz ve kucucuk Birkin cantalarimizla Cricket Club'da kucuk hanimefendilik oynamaktan hic hoslanmadim! Allahtan sonrasi guzeldi de geceyi kurtardik.. Cricket Club'dan tam karsida duran Swissotel Stamford cok ihtisamli gorunuyor. (Bkz. en alttaki resimdir kendisi) Bu upuzun binanin en tepesinde de New Asia diye bir kulup varmis. Biz tam "aaa gidilir mi, rezervasyon yok, hem cok pahalidir olm kazik yicez gitmeyelim


derken kendimizi New Asia Bar'in icinde bulduk.. Ki Istanbul'da buna esdeger yasayacagin bir eglenceye gore herhalde 10 kat daha ucuzdu. Bir sise sampanya 88 sgd idi (ki siz onu 88 tl olarak algilayin), grup gittigimiz icin de kisi basi 18 sgd'ye geldi. Kisaca 18 tl'ye 2 kadeh sampanya iciyorsun (ki moet, hic fena degil) ve butun gece dans ediyorsun. Bizim sonradan gormelerin dolustugu Sortie, Reina'daki okuz otesi garsonlar gibi ickin bitmeye yaklastigi anda zorla elinden kapmaya calisip yeni bir tane vermeye calismiyorlar kabaca.. Yani kisaca ben hem mekani, hem servisi, hem musteri profilini, hem de muzikleri cok begendim. Simdiye kadar gittiklerimiz arasinda en iyisi New Asia'ydi, kesinlikle tavsiye ederim. Simdi dusununce, sanirim en ucuzuydu da, saka gibi, en kalitelisi oldugunu da dusununce.. Neyse gecemizi orada noktaladik. National Day kutlamalarinin daha cok icinde olabilmeyi isterdim, ama onun disinda guzel bir gece gecirdik. Istanbul ilk gozagrim ama yavas yavas Singapur'a asik olmaya basladim sanirim.
Ayy unuttum.. Bir de su anki hissiyatim aynen budur:

8 Ağustos 2009 Cumartesi

Cause it's a bittersweet symphony, that's life..

Icinde bulundugum ruh hali tam da bu abininkidir. Yolda yururken herkese carpmak, terslenmek, kavga cikarmak istiyorum. Yapi itibariyle allaha sukur alt edemeyecegim cok insan oldugunu da dusunmuyorum. Iki debelenip sinir atasim var.
...No change, I can't change, I can't change, I can't change, but I'm here in my mold , I am here in my mold.. But I'm a million different people from one day to the next, I can't change my mold, no, no, no, no, no...

7 Ağustos 2009 Cuma

Anne ben Paranoid Android oldum

Cok acayip zamanlar bunlar. Aslinda icinde bulundugum durumu manik depresif olarak tanimlamak cok olasi, ya da daha dogru bir tanimlamayla asktan kacmak.. Hissettigim seyleri bir yandan gormezden gelirken, diger bir yandan da asiri mutlu - asiri mutsuz durumlar arasinda bocalamayi surdurmek.. Kendime hic yakistiramadigim haller bunlar. Tez elden koyacaz bu cocugun adini. Ya herro ya merro.
Bonus: Hayattaki en sevdigim Radiohead parcasi:

http://www.youtube.com/watch?v=fHiGbolFFGw

6 Ağustos 2009 Perşembe

Humidity

Yani su kadarini soyleyeyim. Hava o kadar nemli ve sicak ki, suda cozulen kalsiyum sandozlar vardir ya, durduk yerde kendi kendine kopurerek eriyor. Ilac falan da alinmiyor bu havada. Tovbe tovbe yaaa ..

Needs




I need a tylol hot so badly right now. It is so damn hot. Sweating, getting cold. Sweating again.
I just need a hug. I need him around me. I need a cotton candy.
I need to start writing my thesis. Start with the projects. Looking for a job.
I need a break, from the vacation I have here. Need to be productive.
I need to laugh, like I’ve never laughed before.
I need to be gorgeous. Feel it in my veins.
I need to set loose. Let go. Never think again.
I need...

4 Ağustos 2009 Salı

Alpler

Bir arkadasimin kamerasindan, yaz vakti Alpler.. Ben bayildim cidden.
























1 Ağustos 2009 Cumartesi

Kadin olmanin faydalari

Abicim su solda gordugunuz abilerden bizim burda hemen her yerde mevcut. Hadi sokakta, bahcede, okulda, duvarlarda falan gormeye alistik da, odanizda birden fazla halde bulununca bir beyin portlemesine yol aciyorlar. En son bir saat once Danimarkali degisim ogrencisi arkadasim ciglik atarak odasindan kacti ve kapima dayandi. "Odamda 2 tane kertenkele var cok hizli hareket ediyorlar korkuyorum nolur yardim et" diye.. Allam hayatimda kertenkele gormuslugum Singapur'dan once 5'le falan sinirlidir herhalde. Gittim kizin odasina ama birden abileri gorunce bir ciglikla da ben kactim. Allam nasil igrenc bir mahlukattir bu! Neyse sonra bizim cocuklari aradik, geldiler sagolsunlar gayet cool bir sekilde hayvanlari tek tek toplayip disari attilar. Ama ben yuzde bin eminim ki aslinda onlar da tirsiyorlardi. Tek farkimiz bence bizim kadin olmamiz, dolayisiyla da boyle seylerden korkma luksumuzun olmasi.. Cocuklardan biri ciglik falan atsa karizma gitti, hayatta bir daha toparlayamaz. Bir de diger heriflerin butun donem dalga gecmesine katlanmak zorunda kalir. Aslinda ne kadar bize duygusal, mantiksiz falan deseler de kadin olmanin en azindan zirt pirt korkabilme, ciyaklayabilme ve aglayabilme kismina bayiliyorum. Kimse neden yaptin diye sasirmiyor cunku. Akil sagligindan suphe duymuyor. Danimarkali kiz cidden agladi resmen. Yani 2 tane kertenkele gordun diye aglanir mi be! Anca ciglik atarsin kacarsin benim yaptigim gibi :P Ama iste bu sacmaliklari yapabilme hakkimizin olmasina bayiliyorum!

Do that shit! Do that shit! Do it!

Bu asyalilari cekingen yaratiklar olarak biliriz di mi? Hani boyle sessiz sakin, mini minnacik, onune bakip yuruyen, vur ensesine al lokmasini tipler.. Ama efenim bu asyalinin gay olanina rastlayinca isler degisiyormus.. Dun Barselona'da tanistigim Singapur'lu bir arkadasimin evinde bir house party'e davetliydim. Benim disimdaki herkes Singapur'un yerlisiydi. Aman allahim, ben boyle girgir samata gormedim! Bir de boyle cici, efendi falan duruyorlar ya yok oyle bir sey. Acayip firlama tipler aslinda. Gay olan gecenin yildiziydi tabi ki de ama benim turk oldugumu ogrenince turk erkeklerinden konu acildi.. "Butun turk erkekleri Hazreti Isa'ya benziyor" diye bir laf atti ortaya. Sonra olay "Her gece beni kutsal suyla kutsasin" muhabbetinden tutun da aman allahim nerelere geldi, bogurdum gulmekten! Disaridan ne kadar olculu gorunseler de agizlari falan da bozuk, kafalari acayip piclige calisiyor ve cok eglenceliler! Cok cok cok komikler! Ben bu Singapur'un havasini da, yemegini de, insanini da cok sevdim bea!