10 Ocak 2009 Cumartesi

Bir sehir bir insanin agzina sicar mi?


Hayatimda ilk defa ucakla bir sehirden ayrilirken o sehirle konustum. "Biri bu ucagi geri dondursun, inmek istiyorum!" Mor daglar bana el salliyordu sanki. "Evet evet.. Ben de seni cok sevdim! Ve mutlaka geri donucem!!" Denizin pariltisi kesinlikle sihirliydi. Boynum agriyana kadar donup donup baktim tekrar o muhtesem manzaraya. Gozumun onunde oldugu surece bir hayal olmadigina emin olabilirdim cunku. Donecegim yerin korkunclugu degil ama, geldigim yerin muhtesemligiydi beni bu kadar dagitan. "Seviyorum seni ya.. Cok seviyorum!!!"



Sabahin bildigin korunde Frankfurt'tan yola ciktik. Burada hava zaten gec aydinlanir. Bir bucuk saat yol ve artik sisli, karlarla kapli ve dondurucu soguk olan Frankfurt Hahn Havaalani'na vardik. Uzun bir bekleyis, yolda tanisilan yeni arkadaslar, guzel bir ucus ve Barselona. Bir kere gunlerden sonra ilk kez gunesi gordum! Bir Akdeniz insani olarak zaten kendimi Almanya'da iyice egreti hisseden ben, masmavi gokyuzu ve gunesin saf isiltisiyla kuruyken birden canlanan cicekler misali enerjiyle doldum bir anda!! Aslinda zorla icine cekildigim bu yolculuk megerse bana ayni anda hem ilac hem zehir olacakmis da haberim yokmus. Ilac, cunku aylardan sonra ilk kez kendi insanima yakin birilerini buldum burada. Eglenceli, kuduruk, surekli kalabaliklar icinde, zevkli, keyifli, yemegi ve muzigi seven, gunun yirmidort saati yasayan insanlar katalanlar. Frankfurt'ta mesela gece belirli bir saatten sonra insan goremezsiniz sokakta. Barselona'da zaten gece 01:00'de basliyor. Aksam yemeklerini en erken 21:00 - 22:00 gibi yedikleri icin (benim 24:00'te yemisligim de var) ordan bir tapas bar'a, sonrasinda da bir gece kulubu'ne gecmek en erken 01:00'i buluyor. Gunduzleri de bir garip. Sabahtan oglene kadar calisanlar var, oglen 4 saat ara verip sonra ise donenler var.. Hayati doyumlayarak, her anin tadini alarak yasiyorlar. Cidden Gaudi, Picasso, Miro, Dali gibi adamlarin buradan cikmasinin bir sebebi var. Barselona bir insanin yaratici olmasi icin o kadar musait bir sehir ki! Hayatin hic bir aninda acele, kaygi, deadline endisesi yok. Insanlari cok sicak, hemen kaynasabilinecek turden ama mesela Amerikalilar gibi de ikiyuzlu degiller. Iyi gorunmek icin sana yalan soylemiyorlar, durustce ne dusunuyorlarsa acik acik konusuyorlar. Cunku onlarin sana saygi duyma bicimi bu. Okuzlesmek pahasina dogruyu soylemek. Ayrica sevilmeme kaygisi yok ki adamlarin! Bir de bu Barselonalilar ciplakliklariyla unluler. Ben ciplak ayakli kontesten alisigim ama burada da mesela Elephant Man denen bir adam var, sehrin ortasinda gayet nu dolasiyor, butun vucudu dovme kapli neredeyse. Bir de yasli teyze mevcut, o da bisikletiyle ciplak dolasiyor sokaklari. Genel olarak katalanlar da rahat insanlar olduklari icin, kendi veya diger insanlarinin ciplakliklari pek germiyor onlari. Barselona universitesi ayri bir olay. Universitenin bahcesinde mandalina agaclari yetisiyor. O kadar tatli bir goruntu ki! o kadar dogal, o kadar icten ki hersey burada! Benim universitemde mesela cimlerin kac cm olduguna bile karar verilir. Burada hersey cok daha hesapsiz, kendiliginden.. La Rambla cok turistik. Sehri bir kere La Rambla'dan ibaret sanmayin sakin! Oradaki canli heykeller, komedi, eglence genel olarak butun buyuk avrupa sehirlerinde mevcut. Ama mesela paralel sokaklari dolasin, neler bulacaksiniz inanamazsiniz! Buyuk meyve sebze ve balik pazari cok renkli! Yakininda yine Gaudi'nin en sevdigi kiliselerden biri var. Biz girdigimizde iceride bir koro noel sarkilari soyluyordu. Baya kalabalikti. Program bitince insanlar o kadar cok ses cikardilar ki papaz "Burasi pazar degil kilise!!!" diye herkese bagirdi. Biz gulme krizine girdik.. Bu cuma cikista istiklal marsi sirasinda mudurun siradaki cocuklara bagirmasi gibi oldu cidden! :) La Rambla'nin diger tarafinda ise Barri Gothic var. Burasi eski Barselona sehri, bizim sultanahmet gibi diyelim. Inanilmaz guzel meydanlari, binalari, kiliseleri, eski roma duvarlarini, sutunlarini, katedrali gorebilirsiniz. Bir de jewish quarter diye bir yer var, tesadufen yahudilere ait bulunan bir sinagog ve bir kac bina restore edilip halka acilmis. Barri Gothic ayrica binbir turlu muhtesem butik ve kafeye de ev sahipligi yapiyor. Bu sokaklarda kendinizi kaybedip sahile cikmak inanilmaz keyifli! Mutlaka deneyin! Yine Barri Gothic'le La Rambla arasinda Placa Georg Orwell var. Halk icinde bilinen adi Placa Trippie! Georg Orwell'in "A Homage to Catalunya" adli eserinden sonra onu onurlandirmak icin bu ad verilmis bu meydana. Diger unlu romani "1984"teki "big brother" temasina da bir gondeme yaparak Barselona'nin ilk 7/24 sehir gozetleme sistemi bu meydana kurulmus. Ama aslinda baska bir sebebi var bunun. Sehrin 7/24 hic durmayan uyusturucu trafigi de buradan yurutulmekte. Bu nedenle Placa Trippie olarak da biliniyor :) Hemen yaninda Hostal Quartier Gothic var. Ben orda kaldim mesela sehir rehberimiz bana junkie muamelesi yapti direk! "Haha biliyordun da ondan geldin di mi seni keeesss" diye! Hehe durduk yere damga da yedik :) Ama cidden etrafta dolanan ve ne yaptigi belli olmayan, butun gun ayni kosede durup etrafa oldurucu bakislar atan zenci abilerden ben de cok tirsmistim. Bir arkadasim da "Merak etme cok sarhos olmadigin surece bir sey olmaz. Sadece soyarlar, merak etme oldurmezler" dedi. Cidden cok icim rahatladi!! Buraya gelmeden once zilyon kere uyarildigim icin de pickpocketer'lara da cok dikkat ettim. Paranoya halinde hep ellerim cebimde dolastim. Cunku cidden o kadar cok insandan duydum ki hirsizlik hikayelerini! Gitmedim ama Mont Juic tarafi da cok guzelmis. Juan Miro muzesi ve Olimpiyat bilmemnesi de buradaymis ilgilenenlere duyurulur. Biz Placa Catalunya'dan kalkan 24 no'lu otobusle Park Güell'e gittik once. Bedava bir kere! Dag, tas, kus, bocek, cicek. Gaudi'nin yapmis oldugu giris, merdivenler, kolonlar hele o tavan muthis. Adam cidden surrealist! Ama Barselona'da yasayip realist olan adam goremedim daha zaten. Hayal dunyasina dalip gidiyorsunuz otomatik olarak :) Bazi siyirmis katalanlar tarafindan ikna edilip Park Güell'in tepesindeki daga cikmaya karar verdik. Cidden kalp krizi geciricem zannettim yani! Ama Barselona manzarasi o kadar muthisti ki degdi! Yan taraftan inip, turistlerin hayatta bulamayacagi bir tapas bara goturduler bizi. Bol sangria, cesit cesit tapas, muhabbet. O kafayla Sagrada Familia'ya yururuz cengaverligiyle ciktik yola. Kaybola kaybola bulduk sonunda. Masallah o kadar buyuk ki bulamamaya imkan yok. Hemen yanindaki christmas market'i gezdik. Kar olmadan christmas market gormenin mutlulugunu yasadik tabi! Sonra yine elimizdeki haritayla Placa Catalunya'yi bulduk! O kadar duzenli bir sehir ki, elindeki haritayla aradigin yeri bulmamana imkan yok. Ben simdi google earth'i acinca arkadaslarimin evlerini cat diye buluyorum mesela! Super kolay. Tabi arada travel bar'dan kalkan bedava sehir turunu da yapmayi ihmal etmedik. Sahilde ogleden sonra cocuklariyla kopekleriyle keyif yapan ailelere katildik, sokak muzisyenleriyle costuk, karayip muzik festivaline katildik. Gracia'daki bohem hayata dalip ciktik, Placa del centre'de oturan arkadasimda kalip buranin nisantasi hayati da boyle oluyor dedik. Daha vakit olsa sehirden biraz kacip Cambrils, Tarragona, Salou ya da Girona'daki Dali muzesine gidecektik ama vakit yetmedi. Unutmadan Barca - Real Madrid maci da muthisti! Canim Casillas'cigim yenildiler ama napalim ayni sehirde olup ayni havayi solumak bile yetti bana :) Bi de simdi Barca yenilse ayip olurdu yahu, butun sehri eglenirken gormekten mahrum kalirdik. Picasso, Miro ve Gaudi hakkinda farkli yazilarim olacak ama her kose basi karsimiza cikan bir bina veya heykelle bu mukemmel adamlari anmak inanilmaz guzeldi. Peki neden zehir dedim Barselona icin? Orada yasamiyorum da ondan! Artik hep bilecegim ki, evim diyebilecegim, keyifli, sicacik, isil isil bir sehir beni bekliyor. Ve ben dunyanin baska yerlerinde olacagim. Bunun bilincinde olmak ve Frankfurt'a, Singapur'a, Istanbul'a geri donmek insani oldurmeyen ama icine bir burukluk, hayattan aldigi tada metalik bir esans katan bir olgu.

Sey gibi, asiksin. Ve asik oldugun adamdan uzak yasiyorsun. Iste bu nedenle ucaga binene kadar mutlulukla dolup tasan ben, ucak havalandiginda garfield gibi pencereye yapisip icimden mor daglara soz verdim: "Seni cok sevdim ve mutlaka geri donecegim!"

Hiç yorum yok: