9 Mart 2010 Salı

Bir umut ışığı yandı sessiz sedasız..

Bugün Balçiçek Pamir'in Baskın Oran'la yaptığı röportajı tesadüfen izleme şansı buldum. Siyasetçiler tarafından sürekli apolitik olmakla suçlanan bir kuşağa ait bir birey olarak, bir yandan yabancıların Sözde Ermeni Soykırımı iddiaları nedeniyle bir Türk genci olarak canım acıyor, diğer bir yandan bu iddiayı yalanlamak için gerekli belgeler ya da tarihi bilgilerden yoksun oluşuma da hayıflanıyordum.

Bugün izlediğim röportaj sayesinde, Ermeni meselesinin 1900'lerde değil 1800'lerin başında başladığını, kendilerinden haraç alarak da olsa onları koruyup kollayan Kürt Bey'leri ortadan kaldırılınca Ermenilerin toplanıp Padişah'a ve Kilise'ye başvurup yardım istediklerini, sırf Doğu'dan geldiler diye köylü gözüyle bakılıp kaale alınmadıklarını, sonrasında Balkanlar'da karışıklık yaratıp bu yolla bağımsızlıklarını kazanan Bulgar örneğinden yola çıkarak yanlış yola saptıkları ve aynı durumu Doğu'da yaşattıklarını ve en önemlisi bütün bu durumun bir anda değil "biriken olaylar sonucunda" oluştuğunu, ve İttihat ve Terakki'nin içindeki çekirdek bir gizli örgüt'ün bilinçli bir biçimde bu bölgedeki Ermeniler'i katlettiğini, olayın bir Soykırım değil Katliyam olduğunu ve dilenmesi gereken özürün de kesinlikle Soykırım'la ilgili olarak değil, o günler orada yaşanan katliyamla alakalı olduğunu yine Baskın Oran'ın bu röportajından öğrendim. Yaşananlar bir çok aileyi perişan etmiş olsa da, bunun sorumluluğu hepimizi bağlasa da, gerçekleri bir tarihçinin ağzından dinlemek sanırım en objektif yorumu getirmemizi sağlayacak. Ve bu konu ne zaman bir "Tabu" olmaktan çıkıp, bütün gençlerin tartışabileceği kadar normalleşmiş bir konu olacak, o zaman emin olun beraber sorunsuz varolabilme şansına biraz daha yaklaşacağız.

Son olarak Baskın Oran'ın 24 Nisan'da Obama'nın "Soykrım" kelimesini söyler mi söylemez mi? Söylerse ne olur? Sorusuyla ilgili yanıtını yazmak istiyorum. Çünkü milli değerlerine bağlı bir Türk genci olarak beni en çok o gülümsetti.. "Biz kendi tarihimizle alakalı bir konuyla ilgili Amerikan Başkanı'nın iki dudağının arasından çıkacak bir kelimeye bakmayacak kadar asil bir milletiz. "Soykırım" kelimesini kullanır mı kullanmaz mı sorusu bile yersiz. Söz konusu olmamalı böyle bir şey."

Tamamen bireysel olarak teşekkür etmek istiyorum ben Baskın Oran'a.. Uzun süredir hem yurtdışında, hem de yurtiçinde söz konusu olduğunda tarihsel gerçekleri bilmediğim için üzerine yorum yapmaktan çekindiğim, ve acaba gerçekten böyle bir felaketi yapmış olabilir miyiz diye içten içe yapmış olduğum bir sorgulamayı benim adıma sonlandırdığı için.

ps: Ermeni sorunuyla ilgili yapilan konferansla ilgili olarak da bir anekdot aktardı Baskın Oran. O dönem konferansı Boğaziçi Üniversitesi'nde yapmayı planladıklarını, ancak önce Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek'in dur durak bilmeyen tenkit ve ikazları sonucu olayın yargıya gidip Boğaziçi Üniversitesi'nde konferansın yapılmasının yasaklanmasının ardından canım üniversitem İstanbul Bilgi Üniversitesi'nin öne çıkıp konferansı sahiplendiğinden bahsetti. Ben de belirtmek isterim ki, İstanbul Bilgi Üniversitesi Türkiye'de düşünce özgürlüğünü iliklerinize kadar hissedebileceğiniz özgür bir akademik platformdur. (Mesela "gender studies" alanında harikalar yaratmaktadır Bilgi.. Bir dönem boyunca gayden lezbiyene transeksüele her türlü insanın yaşayacağı psikoljiyi, problemlerini, hayat şartlarının onlar açısından ne anlamda zor olduğunu ve neler yapılabileceğini uzun uzun tartışıp, Lambda'dan gelen konuşmacılarla uzun sohbetler yapıp, diğer üniversitelerden yapılan gender konusundaki belgeselleri izleyip üzerine tartıştık bol bol.. Sıkıysa yapın bunu devlet üniversitesinde..) Bilgi'de okuduğum dönemde de en büyük handikapım, bu kadar özgürce tabulardan bahsedebildiğimiz ve her konuyu sorgulayabildiğimiz bir ortamdan çıktığım an Türkiye gibi bir yerde yaşadığımı tekrar bana hatırlatacak türlü baskıyla karşılaştığımda buna nasıl katlanacağım sorusuydu. Ben ne yaptım? Yurtdışına gittim. Daha farklı konularda eğitimime devam edip, uzaktan uzağa memleketimin sonunun nereye varacağını içten içe umutsuzluğa kapılarak merak ettim. Daha da kapılacaktım ki Baskın Oran'ın röportajını izledim. İçim cidden umut doldu!

Hiç yorum yok: