26 Ocak 2011 Çarşamba

Bir Türk kaç Hintliye bedel?


"İnsanların gorüşünü dar bulduğun zaman kendi kendine Tanrı'nın ülkesinin cok geniş olduğunu söyle; O'nun elleri cok geniştir, O'nun yüreği de cok geniştir. Uzaklara gitmek, denizler, sınırlar, ülkeler, inançlar aşmak fırsatı çıktığı zaman hiç duraksama." (Afrikalı Leo, Amin Maalouf)

İnsanların kendi kendilerini nasıl limitlediklerini, birbirlerini önyargılarıyla nasıl törpülediklerini gördükçe içim şişiyor. Ve bunu nedense biz Türkiye'de sıklıkla yapıyoruz. Yetiştirilme şartları, toplumsal koşullar vs. gibi bahaneleri kesinlikle kabul etmiyorum! Belki bir Amerikalı gibi "the world is my oyster" kıvamında laflar edecek durumda değiliz çoğumuz, - hadi çoğumuzu geçtim ben kendimi bile anormal derecede hayalperest ve cesur buluyorum - benim kadar bile maceracı olmalarını beklemiyorum insanların, ama bu kendi kendini sınırlama - aşağılama/kısıtlama - durumu nedir yahu? "Sen onu yapamazsın, okulunu okumadın ki", "Tecrüben yok", "Analitik kafa lazım onun için", "Yetenek olmadan olmaz", "Bu yaştan sonra bu işe kalkışılmaz", "Yaşım bunlar için çok erken, başaramam!" vs. vs. vs. Bahaneden çok şeyimiz yok!

Neden kendimizi bu kadar baskılamaya koşullanmış bir milletiz? Neden fanuslarımıza kapanıp mutlu hayatlar sürüyoruz oralarda? Elin Hintlisi mesela, dünyanın her yerine dağılmış durumda - ve kastettiğim zeki ötesi IT dehası Hintliler değil, bildiğin sümsük Hintli, hani dahiler dışında kalan nüfuslarının yüzde 98'inden bahsediyorum - Singapur, Malezya, Japonya, Çin, Avustralya, kısaca bütün Asya'ya yayılmakla kalmayıp Almanya ve İngiltere başta olmak üzere Avrupa'yı domine ediyorlar. Yemin ederim biz Türkler olarak adamlara zekada, pratiklikte, hizmet kalitesinde beş basarız ama bu bahsettiğim yerlerde esamemiz okunmuyor.

"Turkey?? like somewhere around Greece?"

Adamların bizi duyduklarında verdikleri tepki bu. Tabi ki ülkeden ülkeye değişiyor - mesela Malezyalı bir taksici Tansu Çiller'i sormuştu ne yapıyor şimdi diye, Güney Kore kardeş ülkemiz sayılır, Almanya falan fecaat zaten, Türk'sen direk İstanbul'dan olduğun ayırımını yapman lazım, yoksa direk kıro köylü muamelesi görüyorsun ve ne yazık ki bu onların suçu değil, oraya önceden yerleşen vatandaşlarımızın yarattığı Türk imajı bu - ama genelde Türkiye'den bihaber insanlar. Hani burada biz günde 110 adet komplo teorisi üretme kapasitesindeyiz ya ülkemizin üzerinde oynanan oyunlarla ilgili, bi mikinde değiliz kısaca dışarıdaki abilerin ablaların. Beni delirten husus da burada yaşayanların farkında olmadığı şey, bütün köşelerin Hintliler tarafından kapılmış olması. En basitinden Dubai'de mesela ucuz iş gücü olarak Hintliler kullanılıyor değil mi? İngilizce falan da konuşabiliyorlar, anlayabilirsen tabi o ayrı. Adamlarda hizmet kalitesi diye bir şey yok! Koskoca Dubai len! Heriflerin petrol geliri yüzde 3 mü ne, ülkenin bütün geliri turizmden geliyor neredeyse, ve "hospitality" kavramı sıçmış durumda.. "Evet efendim, sepet efendim"den öteye gitmeyen bir hizmet anlayışı. Probleminiz var mesela, "Evet efendim, biz sizi 5 dk. sonra arayalım", adamlardan 1 saat boyunca ses yok. Geri arayıp çemkirince de "Neden sinirleniyorsunuz?". Tabi bundan Arap mantalitesinin de payı büyük ama insan içten içe delirmiyor değil, yurdumun zehir gençleri mesela şuralarda çalışıyor olsaydı hem ihya olurlardı hem de millet servis kalitesi görürdü. Multitasking'de dünyada ilk 5'e girebilecek kapasitedeyiz bence. Ama işte yine en sonunda aynı meseleye geliyoruz, herkesin hem kendini, hem etrafındakileri ketleme, kısıtlama, "yapamazsın, edemezsin, ne haddimize" kafasına.. Şundan kurtulmayı bir başarabilsek be Atam!

Hiç yorum yok: