18 Haziran 2009 Perşembe

Mukemmel bir sabah

Abicim diyette olmamdan kaynakli butun yazilar yemek odakli olmaya basladi ama yapacak birsey yok, algida bu yonde bir seciciligim olustu dogal olarak. Bu sabah ise gec gidecektim, dolayisiyla da mutluydum zaten, ama mutlulugum zaman zaman onunden gectigim turk supermarketinin bir cafe'ye donustugunu goruncele percinlendi. Iceri girip, "ya ben kahvalti istiyorum ya, aylardir turk kahvaltisi etmedim" diye feveran edince, cafe'nin sahibi Ayse abla hemen kostur kostur hazirliklara basladi. Babasi Enver amca da bu arada bana bin bir turlu Istanbul hikayesi anlatti, ki kendisi 2 gun once Istanbul'dan gelmis. Sonra halalari - ki bence kendisi en az 100 yasinda - geldi, daha 10 gun once ameliyat olmus ama sapasaglam, aktif, super babaanne modunda bir hatun, " Ben bu yasimdan sonra hizmet etmekten ziyade hizmet bekleme derdindeyim ama sen ne zaman gelirsen beklerim, peynir ekmek yiyip konusuruz" deyince, oracikta kadina siki siki sarilasim geldi. Ne seker bir aile, bu ne sicaklik, bu ne sorgusuz sualsiz hayatlarinin icine almadir, bayildim. O dakikadan sonra Enver amca cafe'ye gelen herkese beni "Turkiye'den misafirimiz, cok caliskandir okuyor burda masallah" diye tanitti. Sanirim buraya gelmeden onceki o turklerden uzak durmaliyim tezimi yavas yavas yedirecekler bana buradakiler. Super sekerler!

Hiç yorum yok: