29 Nisan 2010 Perşembe

Bir garip issiz adam

Bir kere filmle uzaktan yakindan alakasi yok bu postun. Kendisinden de, sonradan dalga konusu haline gelen "issiz adam karizmasi" konseptinden de hazzetmedigimi belirtmek isterim. Bildigin "jerk", "asshole" olan herifleri bir kategoriye sokup bir de buna karizma katmaya calismak falan cok acinasi.


Diger bir yandan, kelimenin tam anlamiyla "issiz" olan bir adamla tanistim ben sanirim. Cok yalniz, cok gururlu, cok kuran, cok dusunen, cok seven, cok ozleyen, cok kizan, cok bagiran, cok susan, kendini cok ceken ve vazgecen bir adam. Bu aralar Camus'nun "Yabanci"sini tekrar okuyorum, Mersault'ya benzetmeye basladim ister istemez bu tanidigim issiz adami. Mersault'nun yaptiklarini okurken hep bu adamin yuzu vardi aklimda. Aslinda oldukca sevimli bir yuzu var. Hatta en cekici gelen kismi o, boyle suratindan cinlik akan, sevimli bir tip. Ama hayatinda ciddi boyutta dert cekmis insanlarda kalan o ifade de mevcut. "Arazliyim ben" diyor uzaktan bakanlara. "Evet zehir gibi bir kafam var, cinlik akiyor gozlerimden ama ciddi arizalarim da fazlasiyla mevcut". Bu hem ketliyor insani, hem de aslinda kapilmak icin ayri bir nedene donusuyor sanirim. Korkuyorsun dogal olarak, ciddi badireler atlatmis insandan korkmak gerek cunku, kendimden biliyorum, bizi kolay kolay kimse yikamaz. Kimse "vazgecilmez" degildir bizim icin. Genelde bu tarz insanlar bagliliktan da cekinir. Daha ziyade "fikirlere", "ideallere", "hedeflere" baglanmayi severler, insanlara ya da "olumlu" ya da "sonu olan" seylere degil. Ama insana bir tur bilgelik de verdigi icin bu biriken badireler, hele ki atlatabilmeyi basarmissa, kendini birakmamissa, guzel bir hayat kurmussa o engellere ragmen.. Insan o zaman kapilmadan duramiyor bu insanlarin cekimine, enerjilerine, iclerinden akan bilgelige.. Yeter ki mutlulugu yakalayabildigi o nadir zamanlarda, gecmisin golgelerinden gelen bu arazlara tekrar kapilmasin. Yeter ki..

18 Nisan 2010 Pazar

Guð fjandinn Íslandi



Abi ne cenabet ulkeymi$ len.

Ekonomik kriz oldu, hooop ulke batti.

Daha Avrupa'ya verecek zarar materyali kalmadi derken, bu sefer de dogal(!) kaynaklariyla vurdu pic!

Hey Allam ya, aman siz Turkiye'yi araniza almayin :) Izlanda her birinizin ebesini tek tek mikiyor nasilsa..

15 Nisan 2010 Perşembe

Brotha to Brotha

Lost'un bu haftaki bolumuyle ilgili spoiler falan vermek ne haddime, mazallah allah saklasin da, "Everybody Loves Hugo" bolumunden en sevdigim diyalogu da paylasmadan gecemiiciim sayin seyirciler.. Nedense Hugo'ya kendimi yakin hissettim :) Fast food restoranina gidip "family size" kova dolusu tavugu mideye indirdi sinirden yavrey.. Ah bu a$k, obez ediveriyor insani..

Desmond:(Hugo'nun yediklerine bakarak..) That's a lot of chicken..
Hugo:(sinirli..) I eat when I'm depressed, okay?!
Desmond:(piç piç gülerek) So what's her name?

13 Nisan 2010 Salı

Kisik ate$te Malezya tarifi




Bir adet soldaki dededen aliniz. Sokakta kendi halinde yuruyen ve etek altina cizme giymek disinda bir sucu olmayan, hatta suratinda gram makyaj bulunmayan frankfurter sosise saldirtiniz efenim. Al sana Malezya diyarlarindan bir esinti..

Ehe olay soyle cereyan etti, bugun ablamin ofise dogru yururken sokakta yanimdan gecen dede ki$isi "hayasiz kopeeekkk" diye bagirip bastonunu bana dogru salladi.. Ben o kadar dumur oldum ve durum bana o kadar komik geldi ki ben de dedenin suratina patladim, kahkahami toparlayamadim!!! :D Isin komikligi bir yana, bu olay, son 2 donemdir basta olan hukumetin istedigi kivama yavas yavas gelindiginin bir baska gostergesi daha olarak algilanabilir aslinda.

Annemin genclik resimlerine falan bakiyorum, etekleri benden kisaymis, zaman zaman elbiseleri benimkinden frapan olabiliyormus. Ve dedemlere, babamlara vs. kimseye batmiyormus bu goruntu. Simdi birakin babami, dis kapinin mandali herifin teki gelip ahlak dersi vermeye calisiyor kendince. Cidden $aka gibi!!

12 Nisan 2010 Pazartesi

V










Mark Hildreth.
V izleme sebebim.

11 Nisan 2010 Pazar

It's officially over








Me & feelings.
We're done pal!!

8 Nisan 2010 Perşembe

KL is my Sin City

Bundan tam alti ay once cok cok sevdigim bir arkadasim Singapur'a geldiginde, onu gezdirmek icin, dogum gunumu Kuala Lumpur'da kutlamak zorunda kalmistim. Zorunda kalmistim, cunku KL aslinda pek nefret ettigim bir sehir. Boyle kendisi pis, insanı pis, yemegi yenmez, eglencesi boktan falan ama, aslinda insan en cok da boyle her bir sey spoiled olunca, sekile takilmak zorunda kalmayinca hayvanlar gibi eglenebiliyor. Nitekim benim de nefret etmeme ragmen Kl'e zart zurt gidisimin bir sebebi var. Cunku suurum yerinde olmadan eglenebiliyorum orada. Bunu tabi suur gidericilerle ozdeslestirmeyin hemen, ama demek istedigim, her sey o kadar absurd ki, koy gotune rahman gitsin moduna giriyor insan, ve en ilkel, en temel, en icinden gelen bicimde keyfin ne isterse onu yapiyorsun. Zaten kimse de kimsenin umurunda degil, cok sacma sapan adamlardan koruyacak birileri de varsa yaninda, (ki erkek arkadaslarimin yani sira, bir seferinde bir heriften kapilar gibi rus kiz arkadasim korumustu beni, adam kolumdan cekistirirken aramiza girip bir "fuck ooooffff" diye bagirisi vardi ki, sirf bu yuzden bile 40 yil kolesi olabilirim kendisinin) dadindan yenmiyor buradaki eglenceler genelde. Ancak tabi benim gazima gelmeyin, unutmayin, bu sehirde guvenlik diye bir sey yok. Soyle soyleyeyim, bir Mad Max ortami yaratilmis. Her koyunun kendi bacagindan asildigi, kimsenin kimseyi korumadigi, hatta kazik atmaya calistigi, boyle cok surreal bir ortam.. Guvenli guvenli Avrupa gezeyim ben falan diyorsaniz muthis, Singapur da Asya'nin Isvicre'si zaten, kriminal olay yasanma ihtimali yok yani. Ama Asya'nin geri kalani gercek bir challenge! Kimse kendini size sevdirmeye calismiyor, ama gercek Asya'yi da boyle taniyabiliyorsunuz ancak..

7 Nisan 2010 Çarşamba

Only fools are enslaved by time and space

Aslinda basliktaki cumle Lost'un Sun & Jin odakli olan gecen bolumunde, Jin beyin yikama odasindayken ekranda yazan cumle olarak geciyor, ancak ben cok begendim ve son bolumle ilgili yazimda kullanma zarari gormedim.
Ilk olarak sayin seyirciler, oehhh!!! Desmond'li bolumler hep iyi oluyor ya, "Happily Ever After" da seriyi bozmadi ve hayvanlar gibi bir bolum getirdi JJ ve Damon abiler bize.. Bir kere Turk insaninin bitmek tukenmek bilmeyen Desmond Bro sevgisinin
nedenini super anladik: herif bayginliktan uyanir uyanmaz Widmore abinin kafa gozu patlatti serum aletiyle.. Ayni biziz degil mi? Sormadan anlamadan dalan tip iste!!
Ama tek kelimeyle mukemmel bir bolumdu... Ab aeterno ne kadar mistik acidan mukemmelse, bu bolum de hem bilimsel acidan goz doldurdu, hem de Widmore a$iretinin ne ayak oldugunu bize super guzel anlatti. Ustune ustluk, flash sideways'in ne pokuma dizide yer aldiginin da ufaktan tuyosunu vermis oldu senaristler. Bu Desmond daha cok ise yarayacak, cok!! Yalniz ben duygusuz bir okuz olarak, simdiye kadar Desmond-Penny askina burun kivirmis bir kisiydim. Bolumler once o gemide karsilasip birbirlerine sarilmalari falan viz gelmisti de, paralel evrende tanisip boyle bir eblehle$tiler ya, icim titredi be Atam!! Ben de bir Desmond olsun hayatimda, olmeden once gordugu son sey benim yuzum olsun, Frankfurterim Bebeeem diye beni sayiklasin istoorum.. Bir de flash sideways'i de canlandiracaklar, atil durmayacak eskisi gibi artik, ogrendik. Faraday'im bicirik sincabim yine durdugu yerde durmayacak, belli. Desmond Bro'yu da yanina katip yikacaklar paralel evrende ortaligi. Charlie'ye kilim, antipatik herifin teki, buradan da belirtmek isterim gayet. Bir de son soz olarak, o adadaki tarzan halinden sonra, takim elbiseyle Desmond Bro, you're just bangin!!!

6 Nisan 2010 Salı

Pirinc'te neler oluyor??

Evet haklisiniz. Bu hafta Fringe oyle bir bolumle geldi ki, hepimize oeh dedirtti!! Bu aralar dizilerin performansina baktigimizda da - Lost "ab aeterno"yu saygiyla anmakla birlikte - pek de bir pok olmadigindan dolayi ayrica goz doldurdu pirinc. JJ Abrams bence Lost kadar olmasa da performansi ona cok yaklasan bir uvey kardes yaratmis durumda. Lost'u bitirince gozu arkada kalmayacak sanirim. Klasik Abrams detaylari, acilistaki 80'ler tune'u, seksenlere ait fringe arastirma konularinin siralanmis olusu, Back To The Future'da Michael J. Fox yerine Eric Stoltz'un olusu vs. paralel evren ve gecmise flashback konseptinin iyi calisildiginin gostergesi. E agabeyi Lost olan bir diziden de daha azi beklenemezdi zaten. Ama her seyin yaninda, bu haftaki bolumun en cok etkileyen kismi insani yonu oldu bence. Walter Bishop'un o kadar da mad scientist olmadigini, baba kimliginin altinin doldurulusunu izledik. Ve acikcasi bir cok soru cevaplansa da, kafamizda yeni bir cok soru olusturdu JJ abi sagolsun.. Ornegin, dizi basindan beri sanki zorla kenara koseye tutturulmus olan Peter'in ciddi bir onemi var ama nedir? Simdiye kadar hep Olivia'nin onemini vurgulayan senaristler burada bizi az da olsa ters koseye yatirdilar ama keyifli oldu mu? Evet!!

4 Nisan 2010 Pazar

Bana mangosteen getiren altın bulsun!!







İnsanın kendine düşman orospik bünyesi, Singapur'da iskender, ali nazik, turşu vs. özletirken, burada da hayvanlar gibi mangosteen özletiyormuş. Allah cezanı verecek!!

3 Nisan 2010 Cumartesi

Best duty in the world!




Ya aslinda yeni bir post yazacaktim simdi (bugün nedense feci yazasim var, sözlükte dur durak bilemedim eheh) bir yandan da daha Fringe izlenecek, manyak bir bölümle geldi diyorlar, Flashforward falan var, V izlendi bu arada fena değil dendi, Lost falan normaldi işte.. Ama pencereden görebildiğim kadarıyla 4,5 yaşındaki yeğenim supervision olmadan sosyal ortama karışmaya yeni başlamış.. Hava da güneşli, böyle koşturuyor deli gibi topik! Babam da (77) zavallım uzak da olsa supervision olayına ayakta dikilmekte. İçim elvermedi, hemen koşup paşanın uzak korumalığını devralmalıyım!! Hayat süper bişey bea :)

Bir tur iskence yontemi olarak turk dizileri




Abicim Turk televizyonlarinda bir dizi var adi "Arka Siradakiler".. Simdi bunun tam olarak ne oldugunu anlayamadim, dangerous minds olayindan girip dead poets society'den cikmaya calisan, bu arada stephen king'den daha yaratici(!) ve en absurd korku filmlerinde falan akla gelmeyecek olaylara gark olan, boyle cok fantastik acayip bir dizi.. En sonunda insanda yarattigi etki ise komedi, ve sonrasinda "e simdi ben bu bir saati neden kaybettim?" sorusu.. Cok sevdigim bir arkadasim oynuyor bu dizide, cocuk daha ogrenci olmasina ragmen araba ve ev yapti walla kendine, ama onun icin bile izlenmiyor. Bence tanim yapmak gerekirse, bu dizi, turk zihniyetinin ne kadar hasta ruhlu olabileceginin en guncel kaniti. Aman deyim! Ne zaman gozum kaysa kendimden igreniyorum yarebbim..

2 Nisan 2010 Cuma

Hayatin insanlari bir anda bok gibi hissettirebilmesine hastayim!

Nisanın ilk yazisi icin oldukca boktan oldu ama olsun. Basima geldi iste, belki iyi olur yazmak. Tez mez ayagina bos gezenin bos kalfasi oldugum gercegini birazcik golgede birakmak icin bir arkadasimin calistigi dergi grubundaki roportajlari desifre ediyorum free lance olarak. Bu genelde baya bir time consuming oldugu icin, ve bendeniz de her seferinde yumurta kapiya dayanmadan harekete gecmeyengillerden oldugum icin, deadline'a 3 saat kala yapmaya basladigim desifre sonucu isim bittigi an beynim sungere donmus oluyor ve basliyorum tatli bir seyler aranmaya. Iste bugun de malum son zamanlarin en yeni trendi olan eti browni intense'ten 4 tane ust uste yiyebilir miyim acebua dusunceleriyle bakkala gidiyordum ki, yolda copu karistirmakta olan bir cocukla istemeden goz goze geldim. Cocuk "icinde pasta var abla!" dedi, utandi mi bilemiyorum bir aciklama yapmak zorunda hissetti herhalde. Ben de numb bi vaziyette bakkala girip pastanin muadili sayilabilecek browni intense'leri aldim ve cocugu gordugum copun basina gittim. Amacim browni'leri cocukla paylasmakti ama cocuk coktan gitmisti.. Simdi aldigim browni'ler bana bakiyor ve ben imkansiz onlari yemeyi aklimdan bile geciremiyorum. Midemde ciddi bir kusma ve burukluk hissiyle, kime lanet edecegimi sasirmis durumdayim.. :/