30 Temmuz 2009 Perşembe

It's 1 a.m. and I'm hungry. That's just wrong!!

Icimdeki jetlag aski bambaska sayin seyirciler. Singapur'a geleli bir haftayi gecmesine ragmen uyuma duzenim kendine gelemedi. Gece 3'ten once uyuyamiyorum. Ki allahtan atraksyon almis basini gidiyor da uyumama gerek kalmiyor. Ama bu gece 1 acligi nedir bea? Sanirim Turkiye, Almanya, artik neresiyse oraya alisan sistemim aksam yemegi istiyor. Da ben simdi gecenin birinde kendime noodle yaparsam kisa zamanda obezite sinirlarina dayanmaz miyim? Allam kurtar beni!

2 Dolla Sucky Sucky, 5 Dolla Boom Boom!!
























Efenim Singapur'dan ilk yazim. Ilk olarak bir uyariyla baslayayim. Sevgili Turkler, lutfen bu ulkeye turk lirasi getirmeyin. Singapur uluslararasi tasimacilikta bir kilometretasi, is dunyasinin merkezi bilmemne demeyin, akilli uslu dolar ya da euro alin yaniniza. Yoksa benim gibi once Turk Konsoloslugu olmak uzere, Turk Havayollari ve hatta Singapur Havaalanindaki info noktasini alt ust etmek zorunda kalabilirsiniz. Singapur'da hic bir exchange office Turk Lirasi kabul etmiyor. Sadece tek bir yer, o da 4 saatlik arastirmalarimiz sonucu ortaya cikti. Bu verecegim bilgi hayatidir efenim: Little India'da Mustapha Center. Budur. Baska yerde paranizi kicinizi silmekte kullanabilirsiniz. Degeri yok cunku.




Ulkeye girdigim noktada yasadigim bu tatsizlik disinda, hersey oldukca olumlu gecmekte efenim. Geldigim ilk andan beri, "sicak" tanimim sonsuza dek degisti. Artik sicagin yeni bir boyutunda olmakla birlikte, oldukca keyif almaktayim. Sicak iklim insaniyim cunku. Benim Frankfurt'ta bir yerlerim donarken rahat takilan Alman ve Rus arkadaslarim burada sudan cikmis baliga donduler. Bense home sweet home modundayim. Gayet keyifli. Arada yagmur da yagiyor. Boyle bir urperiyorsun bir saniyeligine falan. Sonra yine ayni nem, ayni sicak. Sweaty Sweaty Sing efenim burasi. Hamama giren terler!




NTU kampusu sehrin biraz disinda. En yakin alisveris merkezi ve metro istasyonuna otobusle 15 dakikada ulasiyorsun. Ordan sehir merkezine metroyla yaklasik 40 dk. Burada metrolar (ki kendisine MRT deniyor) bir olay! Yemek & icmek yasak metroda! Treni beklerken de yani, sadece iceride degil. Ve metrodayken acayip anonslar duyuyorsunuz, "Eger etrafinizda supheli bir kisi veya madde gorurseniz, lutfen acil durum dugmesine basin!" Oldu! Paranoyak bir memleket burasi yahu! Her yerde kameralar var. Surekli herkes izlendiginin farkinda. Ve hukumet hakkinda olumsuz konusmak yasak, odanizda ciplak dolasmaniz yasak, sakiz cignemek yasak, yere tukurmek yasak, karsidan karsiya kafana gore gecmek yasak, acil durum dugmesine saka olsun diye basmak yasak (500 dolar, sikiysa bas bakalim) zaten sigara icmek her yerde yasak ve en komigi, barlarda ickiyi bardak altligi olmadan icmek yasak! Gelip uyariyorlar resmen!! :)





Burada gece disari cikilacaksa bir kac opsiyon mevcut. Biri Clarke Quay. Nehir kenarinda yururken farkli farkli bin bir cesit club opsiyonuyla karsilasiyorsunuz. En in mekan diye Attica'ya goturduler bizi. Bir kac farkli binada farkli katlarda farkli muzik. Asiri kalabalik ve hatunlarin yarisi profesyonel (ohm anladiniz siz onu), hele ki Avrupali goruntusune sahip bir erkekseniz yandiniz. Kurtul kurtulabilirsen. Ya tabi kurtulmak isteyen kim falan diyebilirsiniz ama Asya'da fahiselerin %60'i AIDS tasiyor. Simdi ona bir de domuz gribi falan eklendi. Yerse yanas bakalim. Sokaklardakiler zaten beter. Basligimizdan da anlasildigi gibi tarifeleri pek ucuz! "Mistaaa, Mistaaaa..." diye yaklasiyorlarsa kacin. Durum biz kadinlar icin daha ic acici. Cunku Asyali erkekler kadinlardan daha narin. Dar yapililar Hic de cekici degil! E tabi hal boyle olunca tek alternatif burada yasayan Avrupalilar oluyor. Bu noktada da cekince olan tek konu, heriflerin gozunun acayip acilmis olmasi. E tabi kac yil Thailand senin Kambocya benim gez, her turlu halti ye, boyle guvenmek pek sorun sanki bu adamlara. Bilemedim henuz. Bir de St. James diye bir yer var, icinde farkli 5 mekan bulunuyor. Dun aksam oradaydik, Clarke Quay'e gore daha sakin, Salsa falan canli muzik, daha chill out mekanlar. Sikilip Clarke Quay'e kactik zaten. Ama en azindan muhabbet edilebiliyor.





Ilk hafta olmasi itibariyle turist olusumuzun hakkini vererek, her yeri dolastik. Tabi agustos'a biraktigimiz atraksyonlar da var, Night Safari gibi. Ama Sentosa adasini mesela bitirdik. Cidden bir gun yetmiyor gezmeye, Cable Car ile giriyorsun adaya ( ya aslinda mrt ve otobus de var da, biz turistik yolu sectik) zaten mukemmel 3 adet beach mevcut. Siloso Beach yakininda Cafe Del Mar diye bir Beach Club var. En muthis kisim orasi. Super muzik. Biraz pahali ama Singapur'da genel olarak icki pahali zaten. Bir bira bile 10 dolardan basliyor. Dusun sucky sucky de boom boom da daha ucuz! :) Adada Underwater World var kocaman bir akvaryum. Baliklari beslemek cok eglenceli, elinden 10 balik ayni anda yemegi kapmaya calisiyor! Eglenceli bir yer. Her aksam 19:40 ve 20:40'ta dijital isik ve su gosterisi var. Kacmamasi gereken bir olay! Bir de boyle yuz bin tane su sporu, go kart bilmemne mevcut. Tam bir amusement park. Eglenceli. Biz artik sadece beach kismi icin gidicez gibi gorunuyor.





Yemekler genelde lezzetli. Yer gok pirinc! Hint yemekleri benim icin daha tercih sebebi, Cin yemegine gore. Ama bazen resme bakarak istedigin sey metamorfoza ugramis olarak geliyor onune. Boyle biraz kumar gibi. Ya tutarsa hesabi yemek siparis ediyorsun. Ama kampus icinde de disinda da her turlu Mc Donald's, KFC, Subway, 7 Eleven vs. mevcut. Ben noodle'lara sardim bu aralar.





Graduate Hall'da kaliyor butun master ve doktora ogrencileri. Benim oldugum katta muthis bir teras mevcut. Gece cikmadigimiz zamanlarda herkes dersten, isten vs. eve donunce 10 gibi orada bulusup boyle ufak bir meze ortami kivaminda muhabbete devam ediyoruz. Toplam 2 dersim var, 6 saat. Dolayisiyla vakitten bol bir sey yok. Ben EBS'teyken kiskandigim exchange ogrencilerine donusuverdim ve cok mutluyum! Artik ucuz tatil planlari baslasin! Okulda oldugumu hissedemiyorum bir turlu. Burasi tatil koyu gibi. Uyanip, "hmm.. Bugun ne yapsak, nerde yesek.. Gece ciksak mi.." modundayiz. Her sey slow motion.. Gece hayati disinda tabi! Singapur'un gece hayati Almanya'ya cidden bin basiyormus bunu gordum. Ama cok cok cooook pahali! Her yerde giris veriyorsun ve ickiler cok pahali. Almanya'da 6'li bira 2 euro (4 singapur dolari) iken burada en en en ucuzu 10 dolar, ki ortalama 15 dolar, ve bu supermarket fiyati. Saraplar 15 dolardan basliyor, vodka falan hic saymiyorum bile.





Neyse bu arada bir ara da tez falan yazmam gerekiyordu evet. Onu da yapicaz insallah. Simdilik durum budur.





Frankfurter Sosis, Singapur'dan bildirdi efenim!



16 Temmuz 2009 Perşembe

Cok mutluyum be Atam!!

Singapur oncesi son simariklik gunlerimi yasiyorum. Butun arkadaslarimla bulusuyorum, deli gibi yemek yiyorum, her yedigim seyin fotografini cekiyorum.. Turist misin diye dalga gecen arkadaslarima da, "uhuhuuu siz benim Turkiye'den uzakta neler cektigimi bilmiyorsunuz en azindan resmi olsun bari" lafini yapistirip vicdanlariyla bas basa birakiyorum.
Bir kere Istanbul asiri sicak. Almanya'nin havasina aliskin biri olarak soylemiyorum bunu. Bugun cidden sicak! Yine bavul hazirlamam lazim. Yine bin turlu hazirlik, alisveris, okulla ilgili ivir zivir icin kosusturmam lazim. Ozellikle bu panik anlarinda her seyi bosverip uyumayi cok seviyorum :) Ama simdi islerimi boldum, bugun bir kismini daha halledip alemlere kaciciym. Singapur oncesi son simarikliklar malum. Sonra yine sorumlu olgun kisi moduna geciciyz efenim.

9 Temmuz 2009 Perşembe

Len?

Normalde bugun Turkiye'ye gidecektim, bir suru de plan yapmistim. Bizim okuldan cok sevdigim bir asistan ve profesor de bir seminer icin Isanbul'da olacakti ve gezeriz tozariz olley diye bir mail bile attim bunlara. Cevap yok.
Tezimi Jeppesen'le yazmak istiyordum. Okuldan bir profesor Jeppesen'deki R&D mudurunun kankasi. Herif 1 ay "Noolur Jeppesen'le tez yaz" diye pesimde kosuktan sonra cevaben attigim 2 maile de cevap vermedi. Sinir.
Sinif arkadaslarimdan biri hamile. Hatun portlemeden son kez gormek istiyordum ama surekli geziyordu. Maillerine ulasamiyordu ve sonuc olarak hatundan hic ses yoktu.
Ben de bu arada baktim ucak biletleri bitmis bugun icin, en erken Cumartesiye var, aldim iste nasilsa kimseden ses yok diye.
Bu sabah bir uyaniyorum, dunya yikilmis, 65 tane mail!
Hamile hatun, pazar aksami yemege bekliyorum diyor, asistanla profesor "Hadi bu aksam Istanbul'da bulusalim, gecelere akalim!!" isteginde, diger profesor tezimle ilgili "Open innovation in the aviation industry" diye muhtesem(!) ve ne halt oldugunu anlamadigim bir konu bulmus, ve benim bu konuyu kesinlestirmek icin 2 gunum var, cunku onun da bana bugun haber verecegi tutmus. Niye Allaam, niye her seyi ust uste getiriyorsun?
Halbuki bugun izinli olup, zaten 11'de kalktigim icin bir dunya olan kafamla malak gibi oturup dizi izleyecek, evi toparlayacak ve bavul hazırlayacaktım. Annemi istiyorum ya!

8 Temmuz 2009 Çarşamba

Almanlar.. Trenler..

Gun gecmiyor ki tren yolculuklarinda cennetten dusmus bir elfle karsilasmayayim.. Ayni sekilde Sarar reklamlarindan firlama herifler caprazima oturmasin.. Sirf bu nedenden bile sevebilirim Almanya'yi.
Igrenc sig bir insanim evet.

6 Temmuz 2009 Pazartesi

Rhein





































Birden sen gelsen aklima, Seni unutsam bazi bazi...

Dun Turk ailenin kiziyla konusurken hayatimda daha once nerelerde, kimlerle bulundugumdan bahsediyordum. O kadar garip geldi ki, zamaninda benim icin hayatin ta kendisi anlamina gelen seylerden bahsederken icim kipirdamiyordu bile.. Insan az da olsa bir seyler hissedebilmeyi bekliyor. Ama yok. O kadar yabancilasmisim ki her birine, anilar bile sanki baska insanlarla yasanmis gibi.. Eternal Sunshine of the Spotless Mind durumu olmus cok fena. Istemeden de olsa zamanin, insanlarin, uzakliklarin araya girmesiyle ben baskalasmisim, onlar yok olmuslar. Sanirim bu kadar yasanilan seyin arasinda, gercekten hala hatirladiklariniz, ya da hatirlarken yuzunuzu gulduren, gozunuzden yas getiren, ya da dusundurenler aslinda en gercek olanlar. Meger ne kadar da buyuk bir kismi havaya karisip gitmis. Belki de bu yuzden kendimi hic olmadigim kadar hafiflemis hissediyorum, kim bilir.. Zaman anilarin agirligini alip goturuveriyor belki de. Sahte esansin havaya karisip kaybolmasi gibi, kokunun sade ozu kaliyor sisenin dibinde.. Degerli olan da o zaten. Hayat kendi basina her seyi onariyor aslinda. Is, daha iyi gunlerin geldigini gorebilmek icin dayanma gucune sahip olabilmekte sanirim. Sonrasi kendiliginden geliveriyor.

Turkiye'de durum, tam da budur!

Uzun bir suredir ayrintilardan uzagim. Uzakta olmanin en kotu yanlarindan biri de her seyden haberdar olsaniz, gundeme vakif olsaniz da isin detaylarini bilecek vaktiniz ya da erisiminizin olmamasi. Ozellikle son iki senedir artik memleketten umudu kesmeme sebep olan, midemde garip bir burukluk halinde kendini gosteren bu yeni rejimi nasil tanimlayacagimi tam da bilemiyordum. Sasirmadim ki bu tanimlamayi da yine bir yabanci yapti, Washington Post yazari Islami Guc'un kullanim sekilleri uzerine guzelce bir yazi yazdi. Hurriyet'ten Tufan Turenc de pek de yorum katmadan aktarmis isin mealini..

Nice!!


Well done babe, well played.

3 Temmuz 2009 Cuma

Bir Laff-A-Lympics Ornegi Olarak Fraport-Lauf

Efenim saka gibiydi. Bildigin sakaydi butun organizasyon. Fraport bunyesinde bulunan butun calisanlarin katilabildigi Fraport-Lauf, dun aksamustu saatlerinde basladi. Lufthansa'sindan bilmemne airline'ina kargoculardan Fraport yoneticilerine kadar herkes katilimciydi. 5 ve 10 kilometrelik kosular yapilacak ve Fraport'a ait olan ancak havaalaninin disinda, sehre 10 km kadar mesafede bir ormanda kosulacakti. Biz de Politika ve dis iliskiler departmani olarak 5 km.lik yarista 4 kisi olarak yerimizi almaya kosa kosa gittik ormana. Tam kayit islemlerimizi

bitirip numaralarimizi almistik ki hava bir anda kararmaya basladi. Heyhat saat daha 5. Imkansiz! Derken firtinanin patlamasiyla tentelerin altina kacmamiz bir oldu.. Oyle korkunc bir hava vardi ki ucup kosucam en birinc olucam edasi icindeki kendini begenmis Lufthansa'lilar bile "Bu hava duzelmez, acaba evlere mi dagilsak" moduna girdiler. Tam yagmur durdu, hasar nedir diye etrafa dagildik ki ne gorelim? Kosu pistini su basmis. Hop bu sefer itfaiyeciler imdadimiza kostu, butun suyu cektiler. Isinma turlarina

baslanacakti ki gum! Bir daha bir yagmur patlamasi. Artik millette sinir kalmadi, herkes guluyo ama yagmur oyle boyle degil.. Bir an eve donemeyecegimizden korktum.. Neyse bu seferki kisa surdu, itfaiyeciler kosu pistini temizlediler ama 5 km.nin 3'u orman icinde.. Oralar ne halde bilen yok.. Tamamen cengaverlik ornegi olarak basladik yarisa.. Bizim departmandan Frank yakin zamanda 2 kere operason gecirdi ve asiri kilolu oldugu icin de kalp krizi korkusuyla yarisa katilmak istemiyordu. Ama benim israrlarim sonucu katildi zavallim. Baslamadan bana bin kez yemin ettirdi onu yarisin ortasinda birakmamam icin.. Meger gecen sene fenalasmis, ilk yardim ekipleri ormanda mudahale etmisler. Ben de "Rahat ol yau, muhabbet ede ede kosariz" falan dedim gerci.. Ama beni bilenler bilir, icimde bir adet oynadigi her oyunu kazanma hirsi olan canavar yatmakta. (Babamdan gecmis diye tahmin ediyorum.. Kendisi de tavlada yenilince trafik canavarina donusuyor..) Ilk basta oyle guzel guzel gidiyorduk, muhabbet ede ede yavastan.. Frank ter atmaya morarmaya basladi ama sorun yoktu, kosu bu. Ama sonra Lufthansa'dan tipler birer ikiser bizi gecmeye baslayinca bende bir sinirdir kendini gostermeye basladi. Zavalli Frank yanimda surunuyor resmen, ben de "Hadi bak! Su Lufthansa'lilari gecelim sana dondurma ismarlicam.. Hadi yapabilirsin" modunda herifin ustune gidiyorum.. Adam iyice kipkirmizi oldu. Konusamiyor zaten. Birileri daha bizi gectikce bende devreler karisiyor. Frank de zavallim durumunun ciddiyetini bana kavratabilmek icin kiz arkadasinin onun icin nasil endiselendigini, yarismaya katilma diye yalvardigini, sadece benim icin katildigini falan anlatiyor.. Ben de "hii super, hadi biraz daha tempo" modundayim.. Ana sonra bir baktim adamin renk gitti, boyle bir yalpalamaya falan basladi, acayip tirstim! Dedim " yaa manyak misin yavas yavas ormanin tadini cikara cikara gidelim, bak hava ne guzel yagmurdan sonra doga muthis, gunes de acti oh mis.." Icimden kufrediyorum ama. "Gittim kosacak en gerzek adami buldum, sonuncu olmazsak iyidir, bak bunlar da gecti bizi. O ne, kadin en az 50 yasinda ve gecti bizi.. Allam ciglik atmak istiyorum!" Bir yandan zavalli Frank selale misali ter atiyo kiyamiyorum. Ama sunu anladim, bir erkek bir spor dalinda kotuyse zinhar buna kalkismamali. Adamin karizma gozumde oyle bir cizildi ki ne yapsa duzeltmesine imkan yok. Super komik, cici, sirin bir insan ama odur yani. Hehe. Cok komikti hali be! Korku filmlerinde ilk oldurulen gozluklu sisko cocugu al iste Frank o. Seviyorum o ayri. Butun bu asagilanmaya ve eziyete benim icin katlandi. Yalniz yol boyunca o kosarken benim yuruyo olmama aldirmayan Frank, finish'e yaklasirken "Ya nolur sen de kosar gibi yap, yoksa kiz yuruyo Frank debeleniyo dedirtmeyelim nolur.." deyince cok icim acidi be Atam. Koca mudur tabi Fraport'taki onca yil oturttugu imaji yikmaya gerek yok bir kosu icin :) Yalniz sunu anladim. 5 km kosusunun adindan tirsmisim sadece. Kendisi gayet "eee bu kadar miydi" dedirten cinsten, eften puften bir seymis. 10 kilometreye katilsaydik keske dedik (Sara ve Kaori'yle tabi, Frank o sirada nefes almaya calisiyordu:P) Oktoberfest modunda koca koca tentelerin altinda barbeku etleri lup lup goturup biralari huplettik mi? Evet. Kupa toreni yapildi, muzik, eglence.. En son sira cekilise geldi. Frank daha onceden soylemisti "Ben her sene 20 bilet alirim. Bana cikmaz ama etrafimdaki herkese cikar" diye. Ben de abartiyor sanmistim. Hatta adamin biri sen bana ugurlu geliyorsun diye geldi Frank'in yanina oturdu. Son iki senedir buyuk odullerden kazaniyormus Frank sayesinde. Hehe, Frank bi pok kazanamadi. Ben masa tenisi raket takimi, semsiye, makyaj cantasi, dijital cerceve kazandim. O Frank'e ugurlu geliyorsun diyen adam da gitti birincilik odulunu kazandi! Biz sok gecirdik! Frank gulmekten oldu.. Bu sefer loto oynayalim beraber %50 kirisalim demeye basladi, ki butun bu olanlardan sonra akla yatkin geliyor. Oldukca Alman olan bu eglencenin ardindan, evlerimize donduk. Bir de hatira t-shirt'u aldim. Ama bence bugunden en buyuk kazancim, o debelenme halinde bile Frank'i ortalikta birakmayarak guvenini kazanmam oldu. Adamla mudur-stajyer iliskisinden asker arkadasi iliskisine terfi ettik. Her yerde "yeni kahramanim" diye beni anlatiyor. Hehe, biz Turkuz olum, oyle aman da bitirmeliyim deyip herifi ortada birakmayiz, sozumuz sozdur! Ama cidden Frank'i o kadar sevmeseydim o Lufthansa'lilar gecerken icimde bagirip cagiran canavari susturamazdim. Sevildigini bilsin kerata! Neyse tabi olay nerde Laff-A-Lympics'e baglaniyor, o da soyle.. Aslinda butun olay bir Laff-A-Lypmpics gondermesiydi benim gozumde.. Pis Lufthansa'lilar Scooby'lerdi tabi ki.. Her zaman sporcu, fit ve kazanan killar. Hic sevmem Scooby'leri. Really Rottens yoktu burada, ki en sevdiklerim onlardir, hep onlari tutardim ben. Biz de sanirim Yogi'lerdik.. Hani kazanacak olsalar bile hileye kesinlikle basvurmayip 2. olmayi tercih edenler, yardimlasma delileri. Icimde yatan Really Rottens sevgisi bambaska, o Frank olmayacakti da ben de degerli gibi "keh keh keh" diye gule gule o Lufthansa pislerinin ayaklarini kaydiracaktim ama, neyse bir dahaki sefere diyemiyorum, seneye ancak izleyici olarak katilabilirim. Artik Lufthansa'lilarin kosacagi yere civi filan atarim, kirik cam, yag falan :) Kotuyum olum.

2 Temmuz 2009 Perşembe

Opernplatzfest 2009







Fraport-Lauf'tan onceki gece Opernplatzfest'e gidip ispanyol deniz mahsulleri esliginde cilekli elmali sarap icip sarhos olmanin iyi bir fikir olduguna beni kim ikna etmisti hatirlamiyorum.

1 Temmuz 2009 Çarşamba

Bu adam Turk Adaletinin Kanli Carsafidir..

Ne kadar gerici bir yakistirma olsa da, cuk diye oturdu cidden. Nasil asiretler, kucuk koylerde masumiyeti, iyiligi, olumlu olan ne varsa bekaretle betimleyip, gerdek gecesinin sabahinda o kucucuk kizlarin onurlarinin(!) simgesi olan kanli carsafi bir gurur timsali olarak goruyorlarsa, bu adamin ele gecirilmedigi her gun de iste, Turk adaletinin bekaretine yeni bir golge dusuyor. Aslinda zaten durum icler acisi. Kamera kayitlari yok diye 3 kere ust uste rapor yaziyor sevgili polisim. Sonra ailenin avukati kendi cabalariyla o kayitlari herhalde sihir yaparak buluveriyor! Nedense bu adami gordugune dair dunyanin her yanindan abuk subuk haberler geliyor.. Bence Turkiye'den hic cikmamis bile olabilir. Fazla James Bond seyretmis olanlarimiz hemen atliyor ya, "Gidip estetik ameliyat olur, kendini iyice degistirip doner aramiza".. E be mal, parmak izini de mi degistireceksin adamin? Hadi bir Gattaca sendromu olustu, onu da becerdi.. Dna'sindan da mi taniyamayacaksin? Bence boyle ucuk seceneklerden ziyade, ailenin eski avukatinin soyledikleri en mantiklisi "Bu adam 24 yil kacar, sonra da gayet elini kolunu sallaya sallaya gelir ulkeye.." Bazilari(!) bu adami israrla korudugu surece, Turk Adaleti'nin kanli carsafi ortaya dokulmedigi surece, ben ne polisime guvenirim ne de adalet sistemine. Bu olay digerlerinin arasina eklenen bir psikopati daha efsanelestirmedi, Turk adaletinin aciziyetinin altini cizdi sadece. Yaziklar olsun.



ps: Simdi de yuzsuz ailenin daha da yuzsuz babasi gazetelere dava acmaya baslamis. Haklarinda yapilan haberler cocugunun kisilik hakkina zarar veriyormus. Tamam, sen cagir oglunu her neredeyse, nasilsa bal gibi biliyorsun, birlikte soralim bakalim kim kimin kisilik hakkina zarar vermis.