30 Ocak 2009 Cuma

Ooh This Could Be Messy..


What part of our history's reinvented and under rug swept? What part of your memory is selective and tend to forget. What with this distance it seems so obvious..

16 Ocak 2009 Cuma

Danny Boyle & "Kucuk Emrah / Aci Hayat" karmasi Slumdog Millionaire







Ortalik bir suredir yikiliyor! Dunyanin farkli yerlerindeki arkadaslarim "Aman da aman, kesin seyretmelisin!!" nidalariyla bu Slumdog Millionaire'i gozume gozume soktular..
Zaten film almis basini gitmis, odullerden odul begen ne istersen repertuarda mevcut, sadece 4 Golden Globe disinda 26 odul daha kazanmisligi var.. Merak icerisindeyiz haliyle.
Tam da sans eseri bu filmi hintli bir arkadasimla izledim. O kadar heyecanli ve gururluydu ki film boyunca yasadigim hayal kirikliginin buyuklugune paralel bir sekilde yalan bir nezaket gosterisine burundum. Bildigin kucuk emrah bu yahu! Hani aclik, sefillik, berdusluk ayni derece.. Ustune bir de Gulcani miktiler tam oldu! Yani bu kadar abesle istigal bir senaryo ustune para harcanabilir, Danny Boyle'u da tebrik ediyorum. Turkiye cidden Hollywood'da bir yerlere gelebilirmis de haberimiz yokmus. Bizim 80'lerde cektigimiz dandik Ferdi Tayfur filmleri falan tam tavan yapmis durumda bu adamlarin begenisine bakilirsa! Zaten verdik ufaktan spoiler'i, konu nedir derseniz, tifil bir cocuk "Kim 500 Milyar Ister?" yarismasina katiliyor ve sorulan her soruda flashback'lerle geriye gidip hikayesini ogreniyoruz. Filmin baz alindigi roman olan "Q&A" Vikas Swarup tarafindan yazilmis.
Gelgelelim bir de dunyada kopan patirtiya. Bu Hintli elitler Danny abinin filmine meger pek icerlemisler. Hindistan'i aciz, sefil ve fakir gosterdigi icin "Bizi kotu tanitiyorsunuz!" diye veryansin etmisler. Genelde Hint sinemasinin konu aldigi kitle nispeten orta direk olan insanlardir ve kendilerini fakir gostermekten ziyadesiyle kacinirlar. Biri ortaya "Sadece bir batili bizi boyle gosterebilirdi" lafini atmis. Dogrudur. Kendi kompleksleriyle gozleri o kadar boyanmis ki kendi ulkelerinin gercegini gormekten acizler. Ve bunu kalkip bir batili gosterdi diye feveran etmeleri kadar ezik bir durum yok. Simdi gazeteler onlarla dalga geciyor. "Evet bu filmi ancak bir batili cekebilirdi" diye! Cunku dunyadaki fakir nufusun 3'te birini hala Hintliler olusturuyor. Hindistan'in yuzde sekseni hala gunde 2.50 $ ile hayatini surduruyor. Sadece Bombay'da 2.6 milyon cocuk sokakta yasiyor, 400.000 kadin fahiselik yapiyor. Ama tabi ki Bollywood bunlari memnuniyetle gormezden gelip, bu duruma parmak basanlari gunah kecisi ilan etmekte sakinca gormuyor.
Film Kucuk Emrah tadinda ama, yine de Hindistan hakkinda oldukca fikir sahibi olmanizi sagliyor.

15 Ocak 2009 Perşembe

Erasmus/Exchange/Tauschie = International Student


Efenim bu Exchange partileri can sikmaya basladi. Yas ortalamasi 20, maksimum sabalak insan toplulugu MBA yapmakta olan bizleri ufaktan germekte. Tamam biz de 30 degiliz ama 5 yas bile fark ettiriyor mu? Evet. Yok olsun icelim cosalim mantigi ise yariyor mu? Bir yere kadar.
Sadece Alman'larin oldugu partiler hepsinden beter oldugu icin allah kahretsin ki is yine basa dustu. Yine international student esansli alman partileri (simdi bunun dogru kivami %60 international %40 almandir efenim) organize etmenin vakti geldi. Allam neden armut pis agzima dus yapamiyoruz? Ya da coktan pisip agzimiza dusen armudun tadini niye begenmiyoruz?

11 Ocak 2009 Pazar

Bahtsiz bedeviyi...


Almanya'da son yillarin en soguk kisi yasaniyor. Kar bir suredir yerlerde. Tamam gunduz gunes var ve mesela bu gece dolunay var inanilmaz isildiyor ay isiginda el degmemis kar ama romantikligi bir kenara birakirsak bu soguk cidden canimiza okuyor. Su anda bulundugum yerde gunduzleri -6 geceleri -12/-15 derece. Almanyanin geneliyse fecaat!
Butun suclu su Angelika. Okuyalim bakalim:

10 Ocak 2009 Cumartesi

Almanya'daki Turkler Israil'deki Savasa Yardim Ettiklerinin Farkinda Mi?


Burada en ucuzunu ya Aldi'de ya LiDL'de bulursunuz herseyin. Tastamam da bu nedenden butce kaygisi icindeki Turkler Aldi'den alisveris yaparlar. Hatta Turklerle Aldi torbasi artik birbirine yapismis bir imajdir. Elinizde Aldi torbasi varsa ve saciniz koyu renkse Turksunuzdur mesela.
Aldi'nin kurucusu olan 2 kardes de musevi. Ve kendi bakis acilarinca hakli bulduklari bir kampanya duzenliyorlar.
Bugun Almanya'nin neresinde olursaniz olun, Aldi ve LiDL'den yaptiginiz alisverisin her kurusu Israil'e yardim olarak gidecek.
Hatta bu kampanya alman televizyonlarinda bangir bangir duyuruluyor. Zaten yahudilere karsi oldum olasi bir eziklik icinde olan Almanlar akin etmislerdir eminim bugun Aldi'ye. Bu durumun farkinda olan az sayidaki Turk de boykot ettiler Aldi ve LiDL'i. Genelde alisveris gunleri olan cumartesi cocuklarini, eslerini supermarkete yollamadilar. Durumun farkinda olmayan cogunluk ise, Aldi'den haftalik alisverisini yaparken, bilmeden de olsa Israil'in surdurdugu savasa destek oldular. Bu durumu cok abartip "muslumani muslumana kirdirdilar" diye feveran edenler var burda. O kadar ileri gitmeyelim, sadece neyin ne oldugunun farkinda ve bilincli olalim.
Aptal yerine konmadan, destek de kostek de olacaksak birakin bu kendi secimimiz olsun.

Castellers



Bir de bu var. Almanlara manyak derim di mi? Katalanlar daha beter. Hani neredeyse futbola onem verdikleri kadar bu Castellers (insan kulesi) olayina onem veriyorlar. Oldukca eski bir Katalan gelenegi olan insan kulesi yapmak icin baya buyuk takimlar kuruluyor. Her yastan insanlar katilabilir. Boyu ve kilosuna gore insan kulesinin neresinde gorev alabilecegi belirtiliyor. Tabi tecrube de onemli. Ilk zamanlar belirli bir tecrube kazanana kadar alt kisimlarda gorev aliyorsun. Meslela benim bir arkadasim en altta birbirini kollariyla ittirip denge olusturan grupta gorevli. Cocuklar da bu isin icinde ve o kadar yetenekliler ki! Genelde en ustte oluyorlar. Hem hafif olmalari hem de cabuk tirmanabilmeleri cok onemli. Her sene castellers senlikleri oluyor ispanyanin farkli yerlerinde, burada da farkli takimlar yarisiyor. Lig gibi birseyleri var, hangi takimin kac puaninin oldugunu gorebiliyorsun. Ama yuzde seksen yapilan kuleler tamamlanmadan yikiliyor. Youtube'da falan aratin castellers diye, o kadar cok dusme hikayesi izleyeceksiniz ki! Hele kucucuk cocuklar dusunce insanin ici aciyor. Ama bu manyaklar oyle bir beyin yikamislar ki cocuklar direk "yok canim acimadi cok gurur duydum" modundalar. Boyle yasli teyzelerle belgeseller falan yaipiliyor teyzeler gururla anlatiyor "sene 1964, o kulenin tepesinde 10 saniye duran kucuk kiz bendim, rekorumu gecen olmadi!" Hay allam ya!! Saygi duymak lazim tabi bok atmak ne haddime de, yani insanlar vakitlerini doldurmak icin neler yaratmis zamaninda ya!

Bir sehir bir insanin agzina sicar mi?


Hayatimda ilk defa ucakla bir sehirden ayrilirken o sehirle konustum. "Biri bu ucagi geri dondursun, inmek istiyorum!" Mor daglar bana el salliyordu sanki. "Evet evet.. Ben de seni cok sevdim! Ve mutlaka geri donucem!!" Denizin pariltisi kesinlikle sihirliydi. Boynum agriyana kadar donup donup baktim tekrar o muhtesem manzaraya. Gozumun onunde oldugu surece bir hayal olmadigina emin olabilirdim cunku. Donecegim yerin korkunclugu degil ama, geldigim yerin muhtesemligiydi beni bu kadar dagitan. "Seviyorum seni ya.. Cok seviyorum!!!"



Sabahin bildigin korunde Frankfurt'tan yola ciktik. Burada hava zaten gec aydinlanir. Bir bucuk saat yol ve artik sisli, karlarla kapli ve dondurucu soguk olan Frankfurt Hahn Havaalani'na vardik. Uzun bir bekleyis, yolda tanisilan yeni arkadaslar, guzel bir ucus ve Barselona. Bir kere gunlerden sonra ilk kez gunesi gordum! Bir Akdeniz insani olarak zaten kendimi Almanya'da iyice egreti hisseden ben, masmavi gokyuzu ve gunesin saf isiltisiyla kuruyken birden canlanan cicekler misali enerjiyle doldum bir anda!! Aslinda zorla icine cekildigim bu yolculuk megerse bana ayni anda hem ilac hem zehir olacakmis da haberim yokmus. Ilac, cunku aylardan sonra ilk kez kendi insanima yakin birilerini buldum burada. Eglenceli, kuduruk, surekli kalabaliklar icinde, zevkli, keyifli, yemegi ve muzigi seven, gunun yirmidort saati yasayan insanlar katalanlar. Frankfurt'ta mesela gece belirli bir saatten sonra insan goremezsiniz sokakta. Barselona'da zaten gece 01:00'de basliyor. Aksam yemeklerini en erken 21:00 - 22:00 gibi yedikleri icin (benim 24:00'te yemisligim de var) ordan bir tapas bar'a, sonrasinda da bir gece kulubu'ne gecmek en erken 01:00'i buluyor. Gunduzleri de bir garip. Sabahtan oglene kadar calisanlar var, oglen 4 saat ara verip sonra ise donenler var.. Hayati doyumlayarak, her anin tadini alarak yasiyorlar. Cidden Gaudi, Picasso, Miro, Dali gibi adamlarin buradan cikmasinin bir sebebi var. Barselona bir insanin yaratici olmasi icin o kadar musait bir sehir ki! Hayatin hic bir aninda acele, kaygi, deadline endisesi yok. Insanlari cok sicak, hemen kaynasabilinecek turden ama mesela Amerikalilar gibi de ikiyuzlu degiller. Iyi gorunmek icin sana yalan soylemiyorlar, durustce ne dusunuyorlarsa acik acik konusuyorlar. Cunku onlarin sana saygi duyma bicimi bu. Okuzlesmek pahasina dogruyu soylemek. Ayrica sevilmeme kaygisi yok ki adamlarin! Bir de bu Barselonalilar ciplakliklariyla unluler. Ben ciplak ayakli kontesten alisigim ama burada da mesela Elephant Man denen bir adam var, sehrin ortasinda gayet nu dolasiyor, butun vucudu dovme kapli neredeyse. Bir de yasli teyze mevcut, o da bisikletiyle ciplak dolasiyor sokaklari. Genel olarak katalanlar da rahat insanlar olduklari icin, kendi veya diger insanlarinin ciplakliklari pek germiyor onlari. Barselona universitesi ayri bir olay. Universitenin bahcesinde mandalina agaclari yetisiyor. O kadar tatli bir goruntu ki! o kadar dogal, o kadar icten ki hersey burada! Benim universitemde mesela cimlerin kac cm olduguna bile karar verilir. Burada hersey cok daha hesapsiz, kendiliginden.. La Rambla cok turistik. Sehri bir kere La Rambla'dan ibaret sanmayin sakin! Oradaki canli heykeller, komedi, eglence genel olarak butun buyuk avrupa sehirlerinde mevcut. Ama mesela paralel sokaklari dolasin, neler bulacaksiniz inanamazsiniz! Buyuk meyve sebze ve balik pazari cok renkli! Yakininda yine Gaudi'nin en sevdigi kiliselerden biri var. Biz girdigimizde iceride bir koro noel sarkilari soyluyordu. Baya kalabalikti. Program bitince insanlar o kadar cok ses cikardilar ki papaz "Burasi pazar degil kilise!!!" diye herkese bagirdi. Biz gulme krizine girdik.. Bu cuma cikista istiklal marsi sirasinda mudurun siradaki cocuklara bagirmasi gibi oldu cidden! :) La Rambla'nin diger tarafinda ise Barri Gothic var. Burasi eski Barselona sehri, bizim sultanahmet gibi diyelim. Inanilmaz guzel meydanlari, binalari, kiliseleri, eski roma duvarlarini, sutunlarini, katedrali gorebilirsiniz. Bir de jewish quarter diye bir yer var, tesadufen yahudilere ait bulunan bir sinagog ve bir kac bina restore edilip halka acilmis. Barri Gothic ayrica binbir turlu muhtesem butik ve kafeye de ev sahipligi yapiyor. Bu sokaklarda kendinizi kaybedip sahile cikmak inanilmaz keyifli! Mutlaka deneyin! Yine Barri Gothic'le La Rambla arasinda Placa Georg Orwell var. Halk icinde bilinen adi Placa Trippie! Georg Orwell'in "A Homage to Catalunya" adli eserinden sonra onu onurlandirmak icin bu ad verilmis bu meydana. Diger unlu romani "1984"teki "big brother" temasina da bir gondeme yaparak Barselona'nin ilk 7/24 sehir gozetleme sistemi bu meydana kurulmus. Ama aslinda baska bir sebebi var bunun. Sehrin 7/24 hic durmayan uyusturucu trafigi de buradan yurutulmekte. Bu nedenle Placa Trippie olarak da biliniyor :) Hemen yaninda Hostal Quartier Gothic var. Ben orda kaldim mesela sehir rehberimiz bana junkie muamelesi yapti direk! "Haha biliyordun da ondan geldin di mi seni keeesss" diye! Hehe durduk yere damga da yedik :) Ama cidden etrafta dolanan ve ne yaptigi belli olmayan, butun gun ayni kosede durup etrafa oldurucu bakislar atan zenci abilerden ben de cok tirsmistim. Bir arkadasim da "Merak etme cok sarhos olmadigin surece bir sey olmaz. Sadece soyarlar, merak etme oldurmezler" dedi. Cidden cok icim rahatladi!! Buraya gelmeden once zilyon kere uyarildigim icin de pickpocketer'lara da cok dikkat ettim. Paranoya halinde hep ellerim cebimde dolastim. Cunku cidden o kadar cok insandan duydum ki hirsizlik hikayelerini! Gitmedim ama Mont Juic tarafi da cok guzelmis. Juan Miro muzesi ve Olimpiyat bilmemnesi de buradaymis ilgilenenlere duyurulur. Biz Placa Catalunya'dan kalkan 24 no'lu otobusle Park Güell'e gittik once. Bedava bir kere! Dag, tas, kus, bocek, cicek. Gaudi'nin yapmis oldugu giris, merdivenler, kolonlar hele o tavan muthis. Adam cidden surrealist! Ama Barselona'da yasayip realist olan adam goremedim daha zaten. Hayal dunyasina dalip gidiyorsunuz otomatik olarak :) Bazi siyirmis katalanlar tarafindan ikna edilip Park Güell'in tepesindeki daga cikmaya karar verdik. Cidden kalp krizi geciricem zannettim yani! Ama Barselona manzarasi o kadar muthisti ki degdi! Yan taraftan inip, turistlerin hayatta bulamayacagi bir tapas bara goturduler bizi. Bol sangria, cesit cesit tapas, muhabbet. O kafayla Sagrada Familia'ya yururuz cengaverligiyle ciktik yola. Kaybola kaybola bulduk sonunda. Masallah o kadar buyuk ki bulamamaya imkan yok. Hemen yanindaki christmas market'i gezdik. Kar olmadan christmas market gormenin mutlulugunu yasadik tabi! Sonra yine elimizdeki haritayla Placa Catalunya'yi bulduk! O kadar duzenli bir sehir ki, elindeki haritayla aradigin yeri bulmamana imkan yok. Ben simdi google earth'i acinca arkadaslarimin evlerini cat diye buluyorum mesela! Super kolay. Tabi arada travel bar'dan kalkan bedava sehir turunu da yapmayi ihmal etmedik. Sahilde ogleden sonra cocuklariyla kopekleriyle keyif yapan ailelere katildik, sokak muzisyenleriyle costuk, karayip muzik festivaline katildik. Gracia'daki bohem hayata dalip ciktik, Placa del centre'de oturan arkadasimda kalip buranin nisantasi hayati da boyle oluyor dedik. Daha vakit olsa sehirden biraz kacip Cambrils, Tarragona, Salou ya da Girona'daki Dali muzesine gidecektik ama vakit yetmedi. Unutmadan Barca - Real Madrid maci da muthisti! Canim Casillas'cigim yenildiler ama napalim ayni sehirde olup ayni havayi solumak bile yetti bana :) Bi de simdi Barca yenilse ayip olurdu yahu, butun sehri eglenirken gormekten mahrum kalirdik. Picasso, Miro ve Gaudi hakkinda farkli yazilarim olacak ama her kose basi karsimiza cikan bir bina veya heykelle bu mukemmel adamlari anmak inanilmaz guzeldi. Peki neden zehir dedim Barselona icin? Orada yasamiyorum da ondan! Artik hep bilecegim ki, evim diyebilecegim, keyifli, sicacik, isil isil bir sehir beni bekliyor. Ve ben dunyanin baska yerlerinde olacagim. Bunun bilincinde olmak ve Frankfurt'a, Singapur'a, Istanbul'a geri donmek insani oldurmeyen ama icine bir burukluk, hayattan aldigi tada metalik bir esans katan bir olgu.

Sey gibi, asiksin. Ve asik oldugun adamdan uzak yasiyorsun. Iste bu nedenle ucaga binene kadar mutlulukla dolup tasan ben, ucak havalandiginda garfield gibi pencereye yapisip icimden mor daglara soz verdim: "Seni cok sevdim ve mutlaka geri donecegim!"

4 Ocak 2009 Pazar

Dunya: Hasta ve duskun!


Herkesin travmalarla basa cikma yontemi farklidir, malum ben mizaha sarmaya calisiyorum. En iyi yapabildigim sey odur, ozellikle kendi rezilligimle dalga gecmek. Bir sekilde gulmeyi basarabilmek. Ama yeter ya! Olmuyor iste! Bir havuzun dibine kafami sokup yasamiyorum ki. Gayet okuyorum, okuyorum, okuyorum. Gazeteler, bloglar, hatta sozluk bile zivanadan cikti artik. Kimsede denge kalmadi. Buraya konabilecek o kadar cok fotograf vardi ki, rezilligin kaniti her yerde. Ama insanlar yokmus gibi davranmaya o kadar razi ki dunden. Hadi oturalim yemekteyiz geyigi yapalim mesela degil mi? Kesinlikle ciddi konulari konusma amacli acmadim bu blogu. Zaman zaman aklima gelenleri paylasayim, az biraz sacmalayayim, rahatlayayim istedim. Ame eger ben buysam, su anda aklimdan gecenler de budur abi. Tutup da futbol muhabbeti yapamam mesela. Aslinda hic birsey yazmayacaktim ya, sadece mor ve otesi'nin gayet konuya uygun dusen sarkisi uyan'in sozlerini yazacaktim. Ama delirttiniz be, yetmedi oldurdukleriniz, hepimiz geberene kadar devam!


"Canim kardesim, bak senin ellerinde hayatimiz. Ucan kustaki guzelligi kaybettik, hastayiz. Cok sikildim aglamaktan, durmaktan.. Bu ahlaksiz oyunlara devam etmek gunah! Uyan artik uyan! Uyan dostum uyan! Uyan artik uyan, karanlik uykundan!
Sadece renkler vardi, sonra kayboldu onlar da. Biz nefes alamadan. Ah, bu hayat anlamsız bir saka.. Herkes bunu farkinda! Çok sikildim aglamaktan, durmaktan! Bu ahlaksiz oyunlara devam etmek gunah. Uyan artik uyan! Uyan dostum uyan! Uyan artik uyan, karanlik uykundan!
Sen yine de o yolun sonundaydin. Sen yine de hicbir sey yapamazdin.
Sen, uyusuk, tembel, yalnizdin sen."


Yeni yil icin gercekten tek dilegim, olenlerin arkasindan atip tutan got beyinli gerzeklerin artik bir yerlere gelememesi su hayatta.. Din kadar kisiye ozel bir konunun carpitilmamasi. Boktan sebeplerle sadist pislik heriflerin masumlarin canini almamasi.

Hala bu dunyaya bebek getirmeyi dusunen var mi?

2 Ocak 2009 Cuma

Buzdaki performansim su kadin kadar olamadi!


Frankfurt'ta her Aralik'ta bir ayligina acilan buz pistinden milleti izliyorum. Elimde olmazsa olmaz gluhwein, hemen yanibasimizda opera binasi, allam super ortam. Bekle beni buz pisti geliyorum!!

Sicmadan yarim saat onceki dusunceler bunlar :)

Halbuki ne hayallerim vardi. Iddialiydim.
Buz pistine adim atarken bir Zeynep Tokus, bir prenses hissiyati icerisindeydim.
Sportifiz, atletigiz(!), yetenekliyiz ya.. Sak diye cozup, ziv ziv kaymaya baslayacaz saniyoruz..
Dj de sagolsun veriyor gazi, Freddie Mercury - Living On My Own'u calmaya basladi, bunu bir isaret olarak algilayip (kendisi en sevdigim Queen sarkilarinda ilk 3'tedir) o ana kadar kenardaki duvarlara tutunup yasli teyze kivaminda ilerlettigim buz pateni kariyerime bir ivme kazandirayim diyerek pistin ortasina attim kendimi.. Derken bir anda bir anons yapildi, herkes aninda buz pistini terk etti. Ben ve buz temizleyicileri kaldik ortada. Cikis uzak degil ama ben saniyede 3 santim ilerliyorum imkansiz ulasamam. Kalakaldim mi? Herkes beni izliyor! Buz temizleyicilerin birinin omzuna yapisip bir "help me!" degisim vardi, adam zavallim napicani sasirdi bir an evvel tasidi beni cikis kapisina..

Tabi bu rezalet bende bir ketleyici unsur oldu mu? Hayir! Hemen ikinci sefer daldim milletle piste buz temizlenir temizlenmez. Calan Coldplay - Clocks. Iyidir. Ana, ben de ufak ufak hiz mi kazaniyorum ne? Derken amcanin birinin ustune uctum. Bildigin uctum! Ikimiz de yere kapaklandik. Adam sagolsun beni kaldirdi "Tesekkurler" dedim, "Birsey degil diyemeyecegim!" dedi! Hehe bir de got oldugumla kaldim. Toplamda popomun ustune 4 defa dustum. Kenarlara tutunurken de yere dogru kayip kollarimla yukari tirmanmaya calismalarim da ayri bir komedi unsuruydu. Buz pistinden uzaklasirken (bembeyaz bir surat, dagilmis saclar ve mor dudaklarla) ertesi gun tek mor olan yerin dudaklarim olmayacaginin bilinci icerisinde, Zeynep Tokus'tan ziyade bir Tugba Ekinci bile olamamanin buruk hissiyati icindeydim. Gece belimle sirtim arasi bir yere kramp girdi, 2 gun boyunca da her tarafim tutuk gezdim. Sen misin buzda dans tandansi yasayacam, alin beni goturun diye feveran eden. Aferin! Bak feveran edecek yeni konularin oldu.

Keriman Halis'ten sonraki guzellik sorgusu


Abi bi su kadina bakin, bir de iki uc gundur gazetelerde dolanan "Turk kizi Hollanda guzellik kralicesi secildi", "Belcika'nin en guzel kizi bir Turk" haberlerindeki maymunlara bakin.
Soruyorum size ey ahali, neden Turkiye'de yasasa sokakta suratina ikinci kez bakilmayacak Zeytinburnu guzeli kivamindaki hatunlar Hollanda'da, Belcika'da bilmemnerde prim yapar? Kadin mi gormediler dicem, Hollanda kadinlarindan bahsediyoruz. Tek aciklamasi degisik bir tat ariyor olmalaridir, kabul. Gerzek degiliz. Ama yani goz gore gore de secilmez ki bunlar bea!

Ben bir tek Californication bilirim o da RHCP albumudur!

Bu ne ya? Hayir bi de cidden kitle yaratti kendisine. Bu dizide oynayan neredeyse herkesi tek tek sevmeme ragmen, dizideki karakterleri bir turlu sevemedim. Kurguyu sevemedim. Senaryoyu sevemedim. Californication insana Nip/Tuck'taki o garip hissi veriyor. Ki Nip/Tuck sevenleri de anlayabilmis degilim. Kendimi ne kadar zorlasam da hayatin o igrenc kismi benim gercekligime dahil olamaz. Yok kardesim! Benim icimde o sapik fetisist manyak istekler yok! Hele o kel herifle karisinin her bolum ayri bir bok yemeleri, ellisinden sonra koskoca heriflerin extacy almalari, kokainden krize girmeleri, satanist cocuklar falan. Beni asiyor sanirim. Ahlaki bakis acimi ise aylar once asti. Hani benim maksimum rahatsiz edicilikte izleyebilecegim dizi Dexter'dir. Onun da hastasiyim. Kolesiyim. Ben bilmem bey bilir. Dexter ne derse o olur.
Hank Moody cidden komik ama tek basina olmuyor be. Oturmamis iste.. Hele satanist kizi falan. Havada kalmis biseyler var bu dizide. İlk birkac bolum duzelir diye bekledim. Ama bu gariplikten beslenen bi dizi bu. Aynen Nip/Tuck gibi. Size iyi seyirler sevgiler saygilar. Ben yan odada Kyle XY izliyorum.

1 Ocak 2009 Perşembe

Way to go Germany!!


Bu Almanlari anlayan beri gelsin. Adamlar kurallari motomot takip edip, kudurmalarina izin verildigi dakika da eglencenin bokunu cikariyorlar! Bu yilbasini asacak yilbasi zor bulunur. Ayrintilari es gecelim, ama gece tam 00:00 da buradaki her evden havai fisek atilmaya baslandi. Yani merkezde toplanip yapmadi insanlar bu isi, her ev, bilhassa yeni yilda patlatmak icin aldiklari havai fisekleri tam 30 dk. boyunca patlattilar! Boyle bir goruntu yok!! Insana verdigi his inanilmaz.. 30 dk. boyunca nereye bakacagimi sasirdim yahu :) Bu arada kiliseler de 30 dk. boyunca canlarla eslik ettiler bu goruntuye. Cidden cok acayipti!! Turk ailenin kizi bana soylemisti aslinda, her aile havai fisek patlatir yeni yilda diye ama ben onun kit turkce bilgisine vermistim bu durumu. Yani bildigin hayvani havayi fisek gosterisi yapti adamlar ya! Ve her evden ayri ayri!! 2009'un ilk yarim saatine gore yorum yapmak gerekirse, bu yil super gececek yahu!!!